50. Kuruluş Yıldönümünü kutlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin, "öğrenci gözü"nden yazılmış bir kitabı hiç olmuş muydu bilinmez; amma velakin, "ODTÜ'den Geliyorum" bu yolda bir hoş geldiniz makasıdır. Yırtılın! ODTü Genç Yazarlar Topluluğu'ndan Volkan Ertit, kelimelerini nakşederken, yalın mı yalın, duru mu duru bir dil kullanıyor. Diyor ki: Kendine saklarsan kahraman olamazsın ki!" Kahraman olmakla bir derdi olmayan bir öğrenciden, su gibi akıp giden, gecenize-şarabınıza dost olacak bir kitap ODTÜ'den Geliyorum. Lakin içinizdeki kahramanı fena halde uyandırabilir; öğrencilik hayatınızdan kareleri gözünüzün önüne getirmekle kalmayıp, sizin de bir iddia sahibi olmanızı körükleyebilir. bu kitap. "deneme" türünde kaleme alınmış olsa dahi, size bir şey iddia etmez ama kendi içinde dinamik sesler, "iç"ten iddialar ve iç sesler barındırır; "orada" olduğunuzu hissedeceksiniz. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin bir "Orta Doğu" okulundan çok Orta Dünya Teknik Üniversitesi olduğunu içselleştireceksiniz. Öğrencilik koridorlarından geçerken, başka bir öğrencinin zihninde "huzurlu" bir konuk olarak bulacaksınız kendinizi. Bir "öğrenci evi tadında", kısa kısa, yarım yamalak, düşe kalka, bata çıka hikayeleri buradaki denemeler. Denemeden öğrenemezsiniz oyunun kurallarını. Savruk, aşık, samimi, içten, tutun(a)mayan ve dert sahibi bir kitap ODTÜ'den Geliyorum. Öyle ki, dışarıda da ODTÜ'lü olduğu için "yabancı"laşan bir anlatıcısı var. İsyan eden. Haydi öyleyse durma; sıkılmadan dökül, dökül ve oku bir solukta. Yastığının altında, bisikletinin eğerinde, dolabının derinliklerinde, çantanın diplerinde saklasan da bu kitabı; dokusunun ahengi gereği, yağmur yağıyorsa şemsiye olarak da kullanmaktan da sakınmayacaksın. İstersen yak ve küllerini yazarına yolla, istersen yırt ve uçak uçur ODTÜ Devrim Stadyumu'ndan aşağı. Hiçbir hakkı saklı değildir. Kağıdının kokusu kağıt gibidir. Sırf kapağını sevdin diye aldığın kitaplardan olmasın bu kitap. Edebiyat dersi veren bir kitap da değil elindeki; edebiyat derslerine hep acele edip hep geç kalan bir kitap; irkilmene, enerjine, iç sesine ihtiyacı var fena halde:
"O zaman Türkiye kamuoyuna duyrulur, yurdumun namus bekçilerine sesleniyorm! Çıkın mağaralarınızdan! Namusunuzu kirlettiğini düşündüğünüz kim varsa öldürün! Hadi göreyim sizi yurdum delikanlısı! En namuslu, en efendi sizlersiniz. Varsa bir namussuzluk; bu, kadına ait olandır zaten. Tek başına kafeye ya da sinemaya gidince bir kadınımız - durun ben söyleyeyim - muhakak ki erkek arayan bir orospudur o."
(Orospu Musun da Askılı Giyiniyorsun?, s. 181)
50. Kuruluş Yıldönümünü kutlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin, "öğrenci gözü"nden yazılmış bir kitabı hiç olmuş muydu bilinmez; amma velakin, "ODTÜ'den Geliyorum" bu yolda bir hoş geldiniz makasıdır. Yırtılın! ODTü Genç Yazarlar Topluluğu'ndan Volkan Ertit, kelimelerini nakşederken, yalın mı yalın, duru mu duru bir dil kullanıyor. Diyor ki: Kendine saklarsan kahraman olamazsın ki!" Kahraman olmakla bir derdi olmayan bir öğrenciden, su gibi akıp giden, gecenize-şarabınıza dost olacak bir kitap ODTÜ'den Geliyorum. Lakin içinizdeki kahramanı fena halde uyandırabilir; öğrencilik hayatınızdan kareleri gözünüzün önüne getirmekle kalmayıp, sizin de bir iddia sahibi olmanızı körükleyebilir. bu kitap. "deneme" türünde kaleme alınmış olsa dahi, size bir şey iddia etmez ama kendi içinde dinamik sesler, "iç"ten iddialar ve iç sesler barındırır; "orada" olduğunuzu hissedeceksiniz. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin bir "Orta Doğu" okulundan çok Orta Dünya Teknik Üniversitesi olduğunu içselleştireceksiniz. Öğrencilik koridorlarından geçerken, başka bir öğrencinin zihninde "huzurlu" bir konuk olarak bulacaksınız kendinizi. Bir "öğrenci evi tadında", kısa kısa, yarım yamalak, düşe kalka, bata çıka hikayeleri buradaki denemeler. Denemeden öğrenemezsiniz oyunun kurallarını. Savruk, aşık, samimi, içten, tutun(a)mayan ve dert sahibi bir kitap ODTÜ'den Geliyorum. Öyle ki, dışarıda da ODTÜ'lü olduğu için "yabancı"laşan bir anlatıcısı var. İsyan eden. Haydi öyleyse durma; sıkılmadan dökül, dökül ve oku bir solukta. Yastığının altında, bisikletinin eğerinde, dolabının derinliklerinde, çantanın diplerinde saklasan da bu kitabı; dokusunun ahengi gereği, yağmur yağıyorsa şemsiye olarak da kullanmaktan da sakınmayacaksın. İstersen yak ve küllerini yazarına yolla, istersen yırt ve uçak uçur ODTÜ Devrim Stadyumu'ndan aşağı. Hiçbir hakkı saklı değildir. Kağıdının kokusu kağıt gibidir. Sırf kapağını sevdin diye aldığın kitaplardan olmasın bu kitap. Edebiyat dersi veren bir kitap da değil elindeki; edebiyat derslerine hep acele edip hep geç kalan bir kitap; irkilmene, enerjine, iç sesine ihtiyacı var fena halde:
"O zaman Türkiye kamuoyuna duyrulur, yurdumun namus bekçilerine sesleniyorm! Çıkın mağaralarınızdan! Namusunuzu kirlettiğini düşündüğünüz kim varsa öldürün! Hadi göreyim sizi yurdum delikanlısı! En namuslu, en efendi sizlersiniz. Varsa bir namussuzluk; bu, kadına ait olandır zaten. Tek başına kafeye ya da sinemaya gidince bir kadınımız - durun ben söyleyeyim - muhakak ki erkek arayan bir orospudur o."
(Orospu Musun da Askılı Giyiniyorsun?, s. 181)