Çocuk okuldan gelir, çantasını sinirle fırlatınca annesi merakla sorar:
- Ne oldu yavrum?
Çocuk, kızgın bir sesle cevap verir:
- Anne, öğretmenimiz hiçbir şey bilmiyor, bütün soruları bize soruyor.
Bir gün Ahmet'le Ali, okula gidiyorlarmış. Ahmet, Ali'ye:
- Hatırlıyor musun? Hani dün öğretmen, yağmur da yağsa güneş de açsa sınav yapacağım, demişti.
Ali:
- Evet, ne oldu ki?
Ahmet:
- Görmüyor musun? Kar yağıyor!
Küçük Kayseriliye, öğretmeni sormuş:
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar:
- Bildiğin halde neden, otuz dokuz, dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...
Öğretmen, Ali'yi tahtaya kaldırmış. “At koştu... Suya düştü... Boğuldu!” cümlesini İngilizceye çevirmesini istemiş. Ali de çevirmiş:
- Dettah, dıgıdık dıgıdık dıgıdık... Cumburlop... Gulu gulu gulu!
Çocuk okuldan gelir, çantasını sinirle fırlatınca annesi merakla sorar:
- Ne oldu yavrum?
Çocuk, kızgın bir sesle cevap verir:
- Anne, öğretmenimiz hiçbir şey bilmiyor, bütün soruları bize soruyor.
Bir gün Ahmet'le Ali, okula gidiyorlarmış. Ahmet, Ali'ye:
- Hatırlıyor musun? Hani dün öğretmen, yağmur da yağsa güneş de açsa sınav yapacağım, demişti.
Ali:
- Evet, ne oldu ki?
Ahmet:
- Görmüyor musun? Kar yağıyor!
Küçük Kayseriliye, öğretmeni sormuş:
- Altı kere altı?
- Otuz dokuz.
- Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar:
- Bildiğin halde neden, otuz dokuz, dedin?
- Pazarlık edecektim, anlamadı...
Öğretmen, Ali'yi tahtaya kaldırmış. “At koştu... Suya düştü... Boğuldu!” cümlesini İngilizceye çevirmesini istemiş. Ali de çevirmiş:
- Dettah, dıgıdık dıgıdık dıgıdık... Cumburlop... Gulu gulu gulu!