Hangimiz çocukluğumuzda meraktan karıştırdığımız çekmeceler için uyarı almadık ki? Ya da iskambil kağıtlarından yaptığımız ilginç ev ve yapıtlarımızın
odamızı dağıtması gerekçesiyle azarlanmadık? Sırf meraktan sorduğumuz kaç tane sorumuz "Yeter artık! Film izliyorum, git odanda oyna!!! ” bahaneleriyle cevapsız bırakıldı? Çocukluk döneminde cevapsız bırakılan tüm bu sorular ve dünyanın keşfine konan her sınır, bugün sorgulamaktan çekinen ve
geri planda kalmayı tercih eden bir neslin oluşumunu sağlamıştır. Oysa bilişsel gelişim denince akla gelen en önemli isim olan Piaget'e göre (1999) yeni bilginin işlenebildiği ve geliştirilebildiği en önemli dönem erken çocukluk dönemi olduğundan, özellikle bu dönemde çocuğun soruları cevapsız bırakılmamalı;
hatta çevreyi keşfetmesi için ona fırsatlar tanınmalıdır. Ancak bu koşulda kendini ve çevreyi keşfedebilen çocuk, bilişsel yetenekleri açısından da önemli bir
gelişme kaydeder.
Yüzyıllar boyunca güzel sanatlar ile iç içe geçmiş ve sanattan ayırt edilemez bir kavram olarak ele alınan yaratıcılık, günümüzde, özellikle erken
çocukluk döneminde bilişsel yeteneklere olan olumlu etkisiyle birçok araştırmaya konu olmaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere erken çocukluk dönemi gelişim açısından en önemli dönem olduğundan, alanda yapılan çalışmalar da genellikle okul öncesi çocukları ve onların bilişsel yetenekleri ile yaratıcılıkları
arasındaki ilişkiye odaklanmıştır. Öyle ki; günümüzde entelektüel becerileri ölçme amaçlı kullanılan birçok zekâ testi; sözel, dilsel, matematik, aritmetik
ve benzeri zekâ özellikleri ile dikkat becerilerinin yanı sıra yaratıcılık becerilerinin de değerlendirildiği alt alanlardan oluşmaktadır. Tüm bunlar göz önüne
alındığında ise yaratıcılık becerilerinin net olarak zekânın bir belirtisi olarak değerlendirilemese de bilişsel yeteneklerin belirlenebilmesi sürecinde bir aracı
görevi üstlendiğinden bahsedilebilir.
Peki, nedir yaratıcılık? Zeka gibi geliştirilebilen bir şey midir? Yaratıcılık doğuştan mı gelir, yoksa zamanla gerekli egzersiz ve çalışmalarla desteklenebilen
bir şey midir? Çevre, okul ve ebeveyn tutumları yaratıcılık becerileri üzerinde etkili midir? Etkiliyse, bu etkileri pozitif ya da negatif biçimde kontrol
altına almak mümkün müdür? Yaratıcılığı geliştirmek için neler yapılmalıdır? Tüm bu soruların karanlığına bir ışık tutmayı planlayan bu kitabın amacı; farklı
yöntemlerle yaratıcılık becerilerini geliştirmeye yönelik çeşitli faaliyetleri okuyucuya tanıtmak, bu faaliyetlerin öğretmenler ve ebeveynler tarafından nasıl
hazırlanacağını anlatmak ve yaratıcılığı geliştirmeye yönelik faaliyetleri kâğıt ve kaleme dahi ihtiyaç duymadan günlük hayata dâhil etmeye yardımcı olmaktır.
Hangimiz çocukluğumuzda meraktan karıştırdığımız çekmeceler için uyarı almadık ki? Ya da iskambil kağıtlarından yaptığımız ilginç ev ve yapıtlarımızın
odamızı dağıtması gerekçesiyle azarlanmadık? Sırf meraktan sorduğumuz kaç tane sorumuz "Yeter artık! Film izliyorum, git odanda oyna!!! ” bahaneleriyle cevapsız bırakıldı? Çocukluk döneminde cevapsız bırakılan tüm bu sorular ve dünyanın keşfine konan her sınır, bugün sorgulamaktan çekinen ve
geri planda kalmayı tercih eden bir neslin oluşumunu sağlamıştır. Oysa bilişsel gelişim denince akla gelen en önemli isim olan Piaget'e göre (1999) yeni bilginin işlenebildiği ve geliştirilebildiği en önemli dönem erken çocukluk dönemi olduğundan, özellikle bu dönemde çocuğun soruları cevapsız bırakılmamalı;
hatta çevreyi keşfetmesi için ona fırsatlar tanınmalıdır. Ancak bu koşulda kendini ve çevreyi keşfedebilen çocuk, bilişsel yetenekleri açısından da önemli bir
gelişme kaydeder.
Yüzyıllar boyunca güzel sanatlar ile iç içe geçmiş ve sanattan ayırt edilemez bir kavram olarak ele alınan yaratıcılık, günümüzde, özellikle erken
çocukluk döneminde bilişsel yeteneklere olan olumlu etkisiyle birçok araştırmaya konu olmaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere erken çocukluk dönemi gelişim açısından en önemli dönem olduğundan, alanda yapılan çalışmalar da genellikle okul öncesi çocukları ve onların bilişsel yetenekleri ile yaratıcılıkları
arasındaki ilişkiye odaklanmıştır. Öyle ki; günümüzde entelektüel becerileri ölçme amaçlı kullanılan birçok zekâ testi; sözel, dilsel, matematik, aritmetik
ve benzeri zekâ özellikleri ile dikkat becerilerinin yanı sıra yaratıcılık becerilerinin de değerlendirildiği alt alanlardan oluşmaktadır. Tüm bunlar göz önüne
alındığında ise yaratıcılık becerilerinin net olarak zekânın bir belirtisi olarak değerlendirilemese de bilişsel yeteneklerin belirlenebilmesi sürecinde bir aracı
görevi üstlendiğinden bahsedilebilir.
Peki, nedir yaratıcılık? Zeka gibi geliştirilebilen bir şey midir? Yaratıcılık doğuştan mı gelir, yoksa zamanla gerekli egzersiz ve çalışmalarla desteklenebilen
bir şey midir? Çevre, okul ve ebeveyn tutumları yaratıcılık becerileri üzerinde etkili midir? Etkiliyse, bu etkileri pozitif ya da negatif biçimde kontrol
altına almak mümkün müdür? Yaratıcılığı geliştirmek için neler yapılmalıdır? Tüm bu soruların karanlığına bir ışık tutmayı planlayan bu kitabın amacı; farklı
yöntemlerle yaratıcılık becerilerini geliştirmeye yönelik çeşitli faaliyetleri okuyucuya tanıtmak, bu faaliyetlerin öğretmenler ve ebeveynler tarafından nasıl
hazırlanacağını anlatmak ve yaratıcılığı geliştirmeye yönelik faaliyetleri kâğıt ve kaleme dahi ihtiyaç duymadan günlük hayata dâhil etmeye yardımcı olmaktır.