1796 tarihli Muhayyelat-ı Aziz Efendi, ilk bakışta eski hikaye geleneğini izleyen cinli perili sıradan bir masal kitabı görünümündedir. Ancak yazar Binbir Gece, Binbir Gündüz gibi kitaplardan parçalar alıp yeni hikayeler yaratmış, bağlantılar kurmuş, hikayeleri birbirinin içine sokmuş, iskelet olarak kullandığı masalları tasavvufi öğelerle yeniden yapılandırmış ve yaşadığı döneme ve topluma ait yerel motiflerden, gerçek mekanlardan yararlanarak Modern Türk edebiyatının habercisi olacak bir anlatı yaratmıştır.
Bu inceleme, çeşitli kuramsal anahtarların yardımıyla, Doğulu ve Batılı geleneksel türlerle günümüz fantastik üstkurmacası arasında gidip gelen bu eserin nasıl geleneksel anlatı biçimlerinden ayrılıp çağdaş anlatılara yaklaştığını göstermeyi hedefliyor. Diğer yandan bir geçiş dönemi eseri olarak Muhayyelat'ın modern Türk edebiyatının gelenekle bağını kurmaktaki rolüne dikkat çekiyor.
1796 tarihli Muhayyelat-ı Aziz Efendi, ilk bakışta eski hikaye geleneğini izleyen cinli perili sıradan bir masal kitabı görünümündedir. Ancak yazar Binbir Gece, Binbir Gündüz gibi kitaplardan parçalar alıp yeni hikayeler yaratmış, bağlantılar kurmuş, hikayeleri birbirinin içine sokmuş, iskelet olarak kullandığı masalları tasavvufi öğelerle yeniden yapılandırmış ve yaşadığı döneme ve topluma ait yerel motiflerden, gerçek mekanlardan yararlanarak Modern Türk edebiyatının habercisi olacak bir anlatı yaratmıştır.
Bu inceleme, çeşitli kuramsal anahtarların yardımıyla, Doğulu ve Batılı geleneksel türlerle günümüz fantastik üstkurmacası arasında gidip gelen bu eserin nasıl geleneksel anlatı biçimlerinden ayrılıp çağdaş anlatılara yaklaştığını göstermeyi hedefliyor. Diğer yandan bir geçiş dönemi eseri olarak Muhayyelat'ın modern Türk edebiyatının gelenekle bağını kurmaktaki rolüne dikkat çekiyor.