Türkiye'de adli tıbbın geçmişinde Fransız ekolünün ağırlığı çok baskın olmuştur. Bugün tıpta Anglo-Amerikan ekol dominant bir konumda olmasına rağmen adli tıbbın pratiğinde hala Fransız ekolünün izlerini bariz bir şekilde görmek mümkündür. Hukuk sistemimizin Kara Avrupası hukukuna dayanması bunun temel sebeplerinden biri olabilir. Ancak erken dönem kriminoloji çalışmalarının ve psikiyatrik adli tıp ölümlerinin Fransızca kaynakları olmasında rolü büyüktür. Sonradan eklenen Germen bakışı dahi, parafilileri (perversiyonlar) bir tarafa bırakırsak, sanıldığı kadar etkili değildir. Yakın döneme kadar alanda çalışan uzmanların “tababeti adliye ve ruhi uzmanı” olarak adlandırılması bir tarafa nöroloji ve psikiyatrinin tüm duayen isimlerinin adli tıp müessesesi içinde ve adli tıp biriminin gelişiminde yıllarca süreklilik içeren mühim katkıları psikiyatri ve adli tıbbın bilinen işbirliğini doğurmuştur. Diğer tıp bilimleri yanında, patoloji ve nöropsikiyatrinin adli tıp uygulamalarındaki yeri çok büyüktür.
Bu kitap, yazarların katkıda bulunduğu birçok farklı olgunun, teorik bilginin ışığı ile pratikteki çözümlerini aktararak adli psikiyatri ve davranış bilimleri bakımından ufuk açıcı bir nitelik taşımaktadır.
Türkiye'de adli tıbbın geçmişinde Fransız ekolünün ağırlığı çok baskın olmuştur. Bugün tıpta Anglo-Amerikan ekol dominant bir konumda olmasına rağmen adli tıbbın pratiğinde hala Fransız ekolünün izlerini bariz bir şekilde görmek mümkündür. Hukuk sistemimizin Kara Avrupası hukukuna dayanması bunun temel sebeplerinden biri olabilir. Ancak erken dönem kriminoloji çalışmalarının ve psikiyatrik adli tıp ölümlerinin Fransızca kaynakları olmasında rolü büyüktür. Sonradan eklenen Germen bakışı dahi, parafilileri (perversiyonlar) bir tarafa bırakırsak, sanıldığı kadar etkili değildir. Yakın döneme kadar alanda çalışan uzmanların “tababeti adliye ve ruhi uzmanı” olarak adlandırılması bir tarafa nöroloji ve psikiyatrinin tüm duayen isimlerinin adli tıp müessesesi içinde ve adli tıp biriminin gelişiminde yıllarca süreklilik içeren mühim katkıları psikiyatri ve adli tıbbın bilinen işbirliğini doğurmuştur. Diğer tıp bilimleri yanında, patoloji ve nöropsikiyatrinin adli tıp uygulamalarındaki yeri çok büyüktür.
Bu kitap, yazarların katkıda bulunduğu birçok farklı olgunun, teorik bilginin ışığı ile pratikteki çözümlerini aktararak adli psikiyatri ve davranış bilimleri bakımından ufuk açıcı bir nitelik taşımaktadır.