“...Uşaklar taşıma ve yerleştirme işleri ile uğraşırken, efendileri de yemek salonuna indi. Bu büyük salonların nasıl yerler olduğunu yolculuk yapan herkes bilir. Yağlı boya duvarların üst kısımları soba dumanıyla islenmiş, alt kısımları ise yolcuların, şöyle bir uğrayan müşterilerin, özellikle pazara gelip çay içmek için altı yedi kişilik gruplar halinde uğrayan tüccarların sayesinde aşınmıştı. Uşağın elindeki tepsi, içi deniz kıyısındaki kuşları andıran bir yığın fincanla doluydu. İsli tavanda bir avize asılıydı. Duvarda da bir baştan bir başa yağlı boya tablolar vardı. Kısacası bütün hanlarda görünen yemek salonlarından farksızdı. Yalnız diğerlerinden ayrı bir özelliği vardı ki: Duvarda bulunan denizkızı tablosunda, kızın göğüslerinin büyüklüğü o kadar farklı idi ki okurlarımın bunun bir benzerini gördüklerini hiç sanmam. Doğanın bu tür cilvelerine, Rusya'ya kimin, ne zaman nasıl getirdiği bilinmeyen böyle tarihi tablolarında rastlanır ancak. Kim bilir, belki de İtalya'ya giden asil sanatseverlerimizin oradaki rehberlerin sözlerine kanarak getirdikleri sanat eserlerinden birisidir...”
“...Uşaklar taşıma ve yerleştirme işleri ile uğraşırken, efendileri de yemek salonuna indi. Bu büyük salonların nasıl yerler olduğunu yolculuk yapan herkes bilir. Yağlı boya duvarların üst kısımları soba dumanıyla islenmiş, alt kısımları ise yolcuların, şöyle bir uğrayan müşterilerin, özellikle pazara gelip çay içmek için altı yedi kişilik gruplar halinde uğrayan tüccarların sayesinde aşınmıştı. Uşağın elindeki tepsi, içi deniz kıyısındaki kuşları andıran bir yığın fincanla doluydu. İsli tavanda bir avize asılıydı. Duvarda da bir baştan bir başa yağlı boya tablolar vardı. Kısacası bütün hanlarda görünen yemek salonlarından farksızdı. Yalnız diğerlerinden ayrı bir özelliği vardı ki: Duvarda bulunan denizkızı tablosunda, kızın göğüslerinin büyüklüğü o kadar farklı idi ki okurlarımın bunun bir benzerini gördüklerini hiç sanmam. Doğanın bu tür cilvelerine, Rusya'ya kimin, ne zaman nasıl getirdiği bilinmeyen böyle tarihi tablolarında rastlanır ancak. Kim bilir, belki de İtalya'ya giden asil sanatseverlerimizin oradaki rehberlerin sözlerine kanarak getirdikleri sanat eserlerinden birisidir...”