Allah'a (c.c.) hamd ederim. O, ölümle birlikte zorbaların boynunu, kisraların belini kıran, kayserlerin emel ve isteklerini boşa çıkaran, onlan zelil ve perişan eden Allah'tır (c.c). Onlar ölümden nefret etmekteydiler. Ancak Yüce Allah'ın (c.c.) vaad-i sübhanisi gelince, onlan yerle bir etti, köşklerden mezarlara, aydınlık evlerinden kabirlerin karanlığına, cariyelerle hoşça vakit geçirmekten kurtların ve böceklerin eline, yerin üzerindeki eğlence ve zevkten yerin altındaki meşakkat ve karanlıkta kıvranmaya, dost ve yakınlarıyla beraber olmaktan kabirdeki yalnızlığa, yumuşak ve ipek kumaşlardan yapılmış eşyalara yaslanmaktan sert topraklarda yatmaya mecbur etti ve götürdü. Onların haşmetli ve gösterişli halleri kendilerini ölmekten kurtaramadı. Hani onların sesi, şimdi çıkıyor mu? Duyabiliyor musun? Baki oluşu, kahrı, her şeyi kaplaması ve her şeye hükmetme vasfıyla bir olan, takdir buyurduğu ölümle bütün canlılan zelil ve perişan hale koyan, ölümü takva sahibi olanlar için bir selâmet, kurtuluş ve vuslat kapısı yapan, asiler için ise Kıyâmet'e kadar mezarlarını bir hapishane yapan Allah'ı (c.c.) tesbih ederim.
Görünen nimetlerle nimetlendirmek, galip gelip kahrederek öç ve intikam almak, yalnız O'na mahsustur. Yerde ve göklerde önce de, sonra da övgü yalnız O'na mahsustur. Salat ve selam, mucizeleri açık ve alâmet sahibi olan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve Onun âli (ailesi) ve ashabı üzerine olsun. Ölümün kendisini mutlaka yakalayacağı kimseye, gideceği yerin toprak, arkadaşlarının kurt ve böcekler, konuşulacak kimselerin sual (Münker-Nekir) melekleri, karyolasının kabir, devamlı oturacağı yerinin toprak, uğrayacağı yerin Kıyamet, son gideceği yerin Cennet veya Cehennem olduğunu bilen kimseye düşen şeyin, tefekkür ve tezekkürünün ölüm olması, kendini ölüme hazırlaması, ona göre tedbirler alması, ölümü bekleyip herşeyi ile kendini ona hazırlaması demek olduğunu unutma! İnsan kendini her zaman mezardaki ölülerden biri olarak kabul etmelidir. Çünkü uzak olan şey gelmeyecek olan şeydir. Gelecek olan herşey esasında uzak bile olsa yakındır. Akıllı olmak ölüme hazırlanmakla olur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; "Akıllı insan, kendini hesaba çeken ve kendini ölüme hazırlayan kimsedir."
Bir şeye olan hazırlık, o şeyin sık sık akla getirilmesiyle, akla getirmek de o şeyi hatırlatacak şeylere bakmakla olur. Bu sebepledir ki, biz bu bölümde ölüm anını, ölümün evvelinde ve sonrasındaki halleriyle Kıyâmet'in hallerini, Cennet ve Cehennem ile insanın bunlardan tekrar tekrar aklına getirmesi icap eden şeyleri izah edeceğiz. Bundan gayemiz, insanların ölüme hazırlanmaları için onları teşvik etmektir. Çünkü hayatın az bir kısmı kaldı. Ölüm yolculuğu başlamak üzere. Fakat çok yazık ki insanlar bu hususta gaflete düştüler. Yüce Allah buyuruyor ki; "İnsanların hesap günü yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içindedirler; (bunu düşünmekten) yüz çevirip aldırmıyorlar." (Enbiya Süresi, 1.ayet)
Allah'a (c.c.) hamd ederim. O, ölümle birlikte zorbaların boynunu, kisraların belini kıran, kayserlerin emel ve isteklerini boşa çıkaran, onlan zelil ve perişan eden Allah'tır (c.c). Onlar ölümden nefret etmekteydiler. Ancak Yüce Allah'ın (c.c.) vaad-i sübhanisi gelince, onlan yerle bir etti, köşklerden mezarlara, aydınlık evlerinden kabirlerin karanlığına, cariyelerle hoşça vakit geçirmekten kurtların ve böceklerin eline, yerin üzerindeki eğlence ve zevkten yerin altındaki meşakkat ve karanlıkta kıvranmaya, dost ve yakınlarıyla beraber olmaktan kabirdeki yalnızlığa, yumuşak ve ipek kumaşlardan yapılmış eşyalara yaslanmaktan sert topraklarda yatmaya mecbur etti ve götürdü. Onların haşmetli ve gösterişli halleri kendilerini ölmekten kurtaramadı. Hani onların sesi, şimdi çıkıyor mu? Duyabiliyor musun? Baki oluşu, kahrı, her şeyi kaplaması ve her şeye hükmetme vasfıyla bir olan, takdir buyurduğu ölümle bütün canlılan zelil ve perişan hale koyan, ölümü takva sahibi olanlar için bir selâmet, kurtuluş ve vuslat kapısı yapan, asiler için ise Kıyâmet'e kadar mezarlarını bir hapishane yapan Allah'ı (c.c.) tesbih ederim.
Görünen nimetlerle nimetlendirmek, galip gelip kahrederek öç ve intikam almak, yalnız O'na mahsustur. Yerde ve göklerde önce de, sonra da övgü yalnız O'na mahsustur. Salat ve selam, mucizeleri açık ve alâmet sahibi olan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) ve Onun âli (ailesi) ve ashabı üzerine olsun. Ölümün kendisini mutlaka yakalayacağı kimseye, gideceği yerin toprak, arkadaşlarının kurt ve böcekler, konuşulacak kimselerin sual (Münker-Nekir) melekleri, karyolasının kabir, devamlı oturacağı yerinin toprak, uğrayacağı yerin Kıyamet, son gideceği yerin Cennet veya Cehennem olduğunu bilen kimseye düşen şeyin, tefekkür ve tezekkürünün ölüm olması, kendini ölüme hazırlaması, ona göre tedbirler alması, ölümü bekleyip herşeyi ile kendini ona hazırlaması demek olduğunu unutma! İnsan kendini her zaman mezardaki ölülerden biri olarak kabul etmelidir. Çünkü uzak olan şey gelmeyecek olan şeydir. Gelecek olan herşey esasında uzak bile olsa yakındır. Akıllı olmak ölüme hazırlanmakla olur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; "Akıllı insan, kendini hesaba çeken ve kendini ölüme hazırlayan kimsedir."
Bir şeye olan hazırlık, o şeyin sık sık akla getirilmesiyle, akla getirmek de o şeyi hatırlatacak şeylere bakmakla olur. Bu sebepledir ki, biz bu bölümde ölüm anını, ölümün evvelinde ve sonrasındaki halleriyle Kıyâmet'in hallerini, Cennet ve Cehennem ile insanın bunlardan tekrar tekrar aklına getirmesi icap eden şeyleri izah edeceğiz. Bundan gayemiz, insanların ölüme hazırlanmaları için onları teşvik etmektir. Çünkü hayatın az bir kısmı kaldı. Ölüm yolculuğu başlamak üzere. Fakat çok yazık ki insanlar bu hususta gaflete düştüler. Yüce Allah buyuruyor ki; "İnsanların hesap günü yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içindedirler; (bunu düşünmekten) yüz çevirip aldırmıyorlar." (Enbiya Süresi, 1.ayet)