Dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından Guy de Maupassant'ın, yaşamının son yıllarında kaleme aldığı Ölümden Acı, yaşlılığın eşiğine gelmiş bir ressamın, sevgilisinin kızına yönelen aşkını şaşırtıcı bir ayrıntıcılıkla anlatır. Roman, yitip giden gençliğinin izini soylu sevgilisinin güzel kızında sürmeye çabalayan ressam Olivier Bertin'in gelgitlerle örülü yaşamına olduğu kadar, metresi Kontes de Guilleroy'nın yaşlanmaya karşı umutsuz direnişine de ayna tutar.
Maupassant'ın en iyi romanlarından biri sayılan Ölümden Acı, yazarın ilgisinin randevu evleri ve fahişelerden, aristokrasiye ve soylu sınıftan kadınlara yöneldiği dönemin ürünüdür. Alışılmış bir aşk serüveni anlatmanın çok ötesinde, insanoğlunun karmaşık yapısını ele veren bu 19. yüzyıl romanını, Tahsin Yücel'in Türkçesiyle sunuyoruz.
“Sanatçı gözleri, erkek gözleri, onun körpeliğiyle, o güzel ve duru yaşam serpilişiyle, onda parıldayan gençlik özsuyuyla baştan çıkmışlardı. Kontesin aşkının anılarıyla doluydu gönlü, Annette'in şaşılacak derecede annesine benzemesinde, eski coşkunluklarının, aşkının ilk günlerinin uyumuş coşkunluklarının bir seslenişini bulunca, bir uyanış duygusuyla birazcık titremişti belki de. Bir uyanış mı? Evet! Bu muydu hepsi? Bu düşünce ona ışık tuttu. Yıllarca süren bir uykudan sonra uyanmış buluyordu kendini. Genç kızı hiç farkında olmadan sevseydi, onun yanında, tüm varlığın, yeni bir arzu aleviyle yanınca, farklı bir adam yaratan yeniden gençleşmesini duyardı. Hayır, bu çocuk eski ateşi canlandırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Gene hep anneydi onun sevdiği, ama kızı, onun bu yeniden başlayışı yüzünden biraz daha fazla seviyordu. Bir safsatayla bağladı görüşünü: İnsan bir kez sever! Gönül başka varlıklarla karşılaşınca coşabilir, çünkü herkes herkeste etkiler, tepkiler uyandırabilir. Tüm bu etkiler dostluğu, hevesleri, sahip olma isteklerini, şiddetli ve geçici ateşleri doğurabilirler, ama gerçek aşkı doğuramazlar...“
Dünya edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından Guy de Maupassant'ın, yaşamının son yıllarında kaleme aldığı Ölümden Acı, yaşlılığın eşiğine gelmiş bir ressamın, sevgilisinin kızına yönelen aşkını şaşırtıcı bir ayrıntıcılıkla anlatır. Roman, yitip giden gençliğinin izini soylu sevgilisinin güzel kızında sürmeye çabalayan ressam Olivier Bertin'in gelgitlerle örülü yaşamına olduğu kadar, metresi Kontes de Guilleroy'nın yaşlanmaya karşı umutsuz direnişine de ayna tutar.
Maupassant'ın en iyi romanlarından biri sayılan Ölümden Acı, yazarın ilgisinin randevu evleri ve fahişelerden, aristokrasiye ve soylu sınıftan kadınlara yöneldiği dönemin ürünüdür. Alışılmış bir aşk serüveni anlatmanın çok ötesinde, insanoğlunun karmaşık yapısını ele veren bu 19. yüzyıl romanını, Tahsin Yücel'in Türkçesiyle sunuyoruz.
“Sanatçı gözleri, erkek gözleri, onun körpeliğiyle, o güzel ve duru yaşam serpilişiyle, onda parıldayan gençlik özsuyuyla baştan çıkmışlardı. Kontesin aşkının anılarıyla doluydu gönlü, Annette'in şaşılacak derecede annesine benzemesinde, eski coşkunluklarının, aşkının ilk günlerinin uyumuş coşkunluklarının bir seslenişini bulunca, bir uyanış duygusuyla birazcık titremişti belki de. Bir uyanış mı? Evet! Bu muydu hepsi? Bu düşünce ona ışık tuttu. Yıllarca süren bir uykudan sonra uyanmış buluyordu kendini. Genç kızı hiç farkında olmadan sevseydi, onun yanında, tüm varlığın, yeni bir arzu aleviyle yanınca, farklı bir adam yaratan yeniden gençleşmesini duyardı. Hayır, bu çocuk eski ateşi canlandırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Gene hep anneydi onun sevdiği, ama kızı, onun bu yeniden başlayışı yüzünden biraz daha fazla seviyordu. Bir safsatayla bağladı görüşünü: İnsan bir kez sever! Gönül başka varlıklarla karşılaşınca coşabilir, çünkü herkes herkeste etkiler, tepkiler uyandırabilir. Tüm bu etkiler dostluğu, hevesleri, sahip olma isteklerini, şiddetli ve geçici ateşleri doğurabilirler, ama gerçek aşkı doğuramazlar...“