“İnsan bir ideal peşinde koşar ve bu uğurda mücadele ederse durum ne olursa olsun düşüncelerinde yeni bir dil, yeni bir ahlak, yeni bir töre, yeni bir hak ve yeni bir ülke yaratır.”
1977'nin siyasi ve politik karmaşası içinde idam cezasına çarptırılarak cezaevine giren “siyasi mahkûm” Mustafa Karaca, hayatının parmaklıklar ardında geçen 12 yılını bir anılar dizini halinde kaleme alıyor.
Eserinde, cezaevindeki günlük yaşamın yanı sıra o dönemin zorluklarını ve yoğun baskılar altında kendisinin ve kader arkadaşlarının vermeye devam ettikleri ülkü mücadelesini anlatan Karaca, kalbinde iz bırakmış ölümsüz isimlerin hikâyelerinden de bahsediyor.
“Ölümün Utandığı An”; bütün umutların tükendiğini zannettiğimiz en çaresiz anda bile yeni bir umuda sarılmamız gerektiği öğüdünü veren, yaşamın anlamının nefes almakta değil inanmakta olduğunu farklı deneyimler ve anektodlarla açıklayan, herkesin zorlanmadan keyifle okuyabileceği bir başucu kitabı.
“İnsan bir ideal peşinde koşar ve bu uğurda mücadele ederse durum ne olursa olsun düşüncelerinde yeni bir dil, yeni bir ahlak, yeni bir töre, yeni bir hak ve yeni bir ülke yaratır.”
1977'nin siyasi ve politik karmaşası içinde idam cezasına çarptırılarak cezaevine giren “siyasi mahkûm” Mustafa Karaca, hayatının parmaklıklar ardında geçen 12 yılını bir anılar dizini halinde kaleme alıyor.
Eserinde, cezaevindeki günlük yaşamın yanı sıra o dönemin zorluklarını ve yoğun baskılar altında kendisinin ve kader arkadaşlarının vermeye devam ettikleri ülkü mücadelesini anlatan Karaca, kalbinde iz bırakmış ölümsüz isimlerin hikâyelerinden de bahsediyor.
“Ölümün Utandığı An”; bütün umutların tükendiğini zannettiğimiz en çaresiz anda bile yeni bir umuda sarılmamız gerektiği öğüdünü veren, yaşamın anlamının nefes almakta değil inanmakta olduğunu farklı deneyimler ve anektodlarla açıklayan, herkesin zorlanmadan keyifle okuyabileceği bir başucu kitabı.