Selef-i Salihîn, İslam'ın ilk üç asrında yaşayan müslümanlara verilen genel addır. Bunlar Ashâb-ı Kiram, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn neslidir. Peygamberlerden sonra insanların en üstünleri Ashab-ı Kiramdır. Bu zatlar, Peygamberimiz (s.a.v.)'in mübarek sohbetinde yetişmişler, pek yüksek derecelere, sahabilik şerefine nail olmuşlardır. Ashab-ı Kiram'ı gören ve onların sohbetlerinde yetişen ikinci kuşak müslümanlara Tabiîn denir. Bunlar da bütün din bilgilerini Ashab-ı Kiram'dan alıp, öğrenmişlerdir. Tabiînin sohbetinde yetişenlere ise Tebe-i Tabiîn, yani, Sahabeyi görenlere uyanlar denir. Bu üç neslin din anlayışına kıyamete kadar uyacak olanlar da bu üçüncü kuşağa dâhildirler. Bütün bu söylediklerimizin dayanağı Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu hadis-i şerifidir."İnsanların en hayırlısı, benim asrımda olan müslümanlardır. Onlardan sonra en iyileri onlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra en iyileri onlardan sonra gelenlerdir."İşte elinizdeki bu eser, bu mübarek üç neslin züht ve takva hayatlarını örnekleriyle beraber bizlere sunmaktadır. Bizlere düşen bu saygıdeğer selefimize bağlı kalmak, hayatımızın her alanında onların izinden gitmektir.Bundan dolayı, tarihte İslâm kimliğine mensup olarak ortaya çıkan her fırka, kendisinin firka-i nâciye olduğunu iddia etmiştir. Çünkü hiç kimse ve hiç bir topluluk, kendi yolunun yanlış olduğunu kabullenmez ve bir maksada yönelik gizli bir niyet taşımadıkça, benimsediği prensiplerin hakikate aykırılığını bile bile bir yolu takip etmez. Bir başka ifadeyle herkes, kendi yolunun doğruluğuna inandığı için ona bağlılığını sürdürür.
Selef-i Salihîn, İslam'ın ilk üç asrında yaşayan müslümanlara verilen genel addır. Bunlar Ashâb-ı Kiram, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn neslidir. Peygamberlerden sonra insanların en üstünleri Ashab-ı Kiramdır. Bu zatlar, Peygamberimiz (s.a.v.)'in mübarek sohbetinde yetişmişler, pek yüksek derecelere, sahabilik şerefine nail olmuşlardır. Ashab-ı Kiram'ı gören ve onların sohbetlerinde yetişen ikinci kuşak müslümanlara Tabiîn denir. Bunlar da bütün din bilgilerini Ashab-ı Kiram'dan alıp, öğrenmişlerdir. Tabiînin sohbetinde yetişenlere ise Tebe-i Tabiîn, yani, Sahabeyi görenlere uyanlar denir. Bu üç neslin din anlayışına kıyamete kadar uyacak olanlar da bu üçüncü kuşağa dâhildirler. Bütün bu söylediklerimizin dayanağı Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu hadis-i şerifidir."İnsanların en hayırlısı, benim asrımda olan müslümanlardır. Onlardan sonra en iyileri onlardan sonra gelenlerdir. Onlardan sonra en iyileri onlardan sonra gelenlerdir."İşte elinizdeki bu eser, bu mübarek üç neslin züht ve takva hayatlarını örnekleriyle beraber bizlere sunmaktadır. Bizlere düşen bu saygıdeğer selefimize bağlı kalmak, hayatımızın her alanında onların izinden gitmektir.Bundan dolayı, tarihte İslâm kimliğine mensup olarak ortaya çıkan her fırka, kendisinin firka-i nâciye olduğunu iddia etmiştir. Çünkü hiç kimse ve hiç bir topluluk, kendi yolunun yanlış olduğunu kabullenmez ve bir maksada yönelik gizli bir niyet taşımadıkça, benimsediği prensiplerin hakikate aykırılığını bile bile bir yolu takip etmez. Bir başka ifadeyle herkes, kendi yolunun doğruluğuna inandığı için ona bağlılığını sürdürür.