Sufiler Allah'ın isimlerini, alemin var oluşunun sebebi olarak görürler. Onlara göre ismin menşei sıfat ve sıfatın menşei de zattır (Zat, Sıfat, İsim). Bu isimlerin delâlet ettiği iki yer vardır; birincisi onların “müsemmâ” ya olan delâletleri, ikincisi ise “hakikat”e olan delaletleridir. Bu sebepten, isimler, aslına bakılacak olursa birer nisbet ve izâfetten ibarettirler ve gayet tabiîdir ki bir asla rücu ederler.
İşte mümkün varlıkların asıllarını ihdas eden de bu nisbetlerdir. Yani, mümkün varlıkların asılları bir veya birçok esmâ-i ilahiyyenin tasarrufu altında olarak bu ilahi isimler ile sıfatlanmışlardır. Kişinin hangi ismin taht-ı tasarrufunda olduğunu bilmesi de Rabb-i Hass'ını bilmesi demektir ki buna tasavvufta “men aref” dersi denir ve seyr'de bir makamdır.
Memleketimizin son devir mutasavvıf şahsiyetlerinden Mehmed Nusret Tura Beyefendi, elinizdeki bu kitapta ilahî isimlerin derunî manasını tekeffür etmeye davet ediyor bizleri.
Sufiler Allah'ın isimlerini, alemin var oluşunun sebebi olarak görürler. Onlara göre ismin menşei sıfat ve sıfatın menşei de zattır (Zat, Sıfat, İsim). Bu isimlerin delâlet ettiği iki yer vardır; birincisi onların “müsemmâ” ya olan delâletleri, ikincisi ise “hakikat”e olan delaletleridir. Bu sebepten, isimler, aslına bakılacak olursa birer nisbet ve izâfetten ibarettirler ve gayet tabiîdir ki bir asla rücu ederler.
İşte mümkün varlıkların asıllarını ihdas eden de bu nisbetlerdir. Yani, mümkün varlıkların asılları bir veya birçok esmâ-i ilahiyyenin tasarrufu altında olarak bu ilahi isimler ile sıfatlanmışlardır. Kişinin hangi ismin taht-ı tasarrufunda olduğunu bilmesi de Rabb-i Hass'ını bilmesi demektir ki buna tasavvufta “men aref” dersi denir ve seyr'de bir makamdır.
Memleketimizin son devir mutasavvıf şahsiyetlerinden Mehmed Nusret Tura Beyefendi, elinizdeki bu kitapta ilahî isimlerin derunî manasını tekeffür etmeye davet ediyor bizleri.