Yıl 1956 sıkıyönetim uygulaması sona ererken bir veda konuşması yapan İzmir Sıkıyönetim Komutanı "aldığımız bütün kararlar hükümsüzdür, yalnız birinin sürmesini rica ediyoruz. Bu, otobüs ve diğer bekleme yerlerinde yürürlüğe soktuğumuz sıra usulüdür. Bunun ‘Örfi İdare Hatırası' olarak devamını tekrar tekrar rica ediyoruz" demekteydi. Duraklarda otobüsü nasıl bekleyeceğimizi öğretecek kadar bilgiliydiler; onlar, öncü, ilerici ve cumhuriyetçiydiler. Memleketi her türlü beladan onlar korurdu. "Bir gün ihtilal kaçınılmaz olursa sokaktan ve sapık ideolojilerden kaynağını alan kanlı ayaklanmalar ve kardeş kavgasını önlemek, gerçek demokrasinin şartlarını hazırlamak maksadıyla iktidar ele geçirilecektir" diyorlardı sonradan 27 Mayıs darbesini gerçekleştirecek olanlar. Şaban İba, bu kurumu sorgulayarak tarihsel gidişi içinde sahip olduğu gerçek rolü araştırıyor. Siyasetin askerileştirilmesi midir söz konusu olan, yoksa siyasetin ve ülkenin korunması mıdır. Bu çerçevede modern bir ordunun devletin ve milletin bekasını sağladığı görüşünün geçerliliği tartışılıyor ve her döneme ve olaylara ilişkin yasal düzenlemeler örneklendikten sonra, şu sorunun cevaplandırılmasına geliniyor: Modern bir ordunun ‘devletin bekasını' sağlayabileceği tezi ne kadar doğrudur ve bu sürecin devlet ve toplum hayatında yarattığı olgular nelerdir. Her askeri müdehale sonrasında, ülkede yeni bir siyasal ve toplumsal süreç başladı ve bu süreçlerin her birinin kendilerine özgü geniş biçimleri oldu. Ancak hiç biri yeni bir askeri müdahaleyi engelleyebilmenin koşullarını oluşturacak , kurumları bu çerçevede yeniden örgütleyecek güce ve olgunluğa ulaşamadı. Böylece de demokrasimiz az gelişmişlik düzeyini bir türlü aşamadı. Çünkü her şeyden önce geçmişin bu çerçevede sorgulanmasını gerektiriyordu. Tartışmalar kapalı kapılar ardında kaldı; belgelenme adına yapılan da çoğu zaman olayların kronolojik sıralanması oldu. Bu kitabın sorununun sorgulananması ve sağlıklı bir çerçevede tartışılması yolunda bir katkı olmasını diliyoruz. Karşı cepheden bir bakış açısına, derli toplu bir ifadeye ve bunu izleyecek adımlara gerçekten ihtiyacımız var çünkü.
Yıl 1956 sıkıyönetim uygulaması sona ererken bir veda konuşması yapan İzmir Sıkıyönetim Komutanı "aldığımız bütün kararlar hükümsüzdür, yalnız birinin sürmesini rica ediyoruz. Bu, otobüs ve diğer bekleme yerlerinde yürürlüğe soktuğumuz sıra usulüdür. Bunun ‘Örfi İdare Hatırası' olarak devamını tekrar tekrar rica ediyoruz" demekteydi. Duraklarda otobüsü nasıl bekleyeceğimizi öğretecek kadar bilgiliydiler; onlar, öncü, ilerici ve cumhuriyetçiydiler. Memleketi her türlü beladan onlar korurdu. "Bir gün ihtilal kaçınılmaz olursa sokaktan ve sapık ideolojilerden kaynağını alan kanlı ayaklanmalar ve kardeş kavgasını önlemek, gerçek demokrasinin şartlarını hazırlamak maksadıyla iktidar ele geçirilecektir" diyorlardı sonradan 27 Mayıs darbesini gerçekleştirecek olanlar. Şaban İba, bu kurumu sorgulayarak tarihsel gidişi içinde sahip olduğu gerçek rolü araştırıyor. Siyasetin askerileştirilmesi midir söz konusu olan, yoksa siyasetin ve ülkenin korunması mıdır. Bu çerçevede modern bir ordunun devletin ve milletin bekasını sağladığı görüşünün geçerliliği tartışılıyor ve her döneme ve olaylara ilişkin yasal düzenlemeler örneklendikten sonra, şu sorunun cevaplandırılmasına geliniyor: Modern bir ordunun ‘devletin bekasını' sağlayabileceği tezi ne kadar doğrudur ve bu sürecin devlet ve toplum hayatında yarattığı olgular nelerdir. Her askeri müdehale sonrasında, ülkede yeni bir siyasal ve toplumsal süreç başladı ve bu süreçlerin her birinin kendilerine özgü geniş biçimleri oldu. Ancak hiç biri yeni bir askeri müdahaleyi engelleyebilmenin koşullarını oluşturacak , kurumları bu çerçevede yeniden örgütleyecek güce ve olgunluğa ulaşamadı. Böylece de demokrasimiz az gelişmişlik düzeyini bir türlü aşamadı. Çünkü her şeyden önce geçmişin bu çerçevede sorgulanmasını gerektiriyordu. Tartışmalar kapalı kapılar ardında kaldı; belgelenme adına yapılan da çoğu zaman olayların kronolojik sıralanması oldu. Bu kitabın sorununun sorgulananması ve sağlıklı bir çerçevede tartışılması yolunda bir katkı olmasını diliyoruz. Karşı cepheden bir bakış açısına, derli toplu bir ifadeye ve bunu izleyecek adımlara gerçekten ihtiyacımız var çünkü.