On üç yaşındaki Brian Robeson küçük uçağın dümenini sımsıkı tutmaya devam etti. Yanındaki pilot hareketsiz biçimde yatıyordu. Brian, sonsuzluğa kadar uzanıyormuş gibi görünen yeşil ağaçlara ve mavi göllere baktı. Benzini bitmeden uçağı indirmesi gerektiğini biliyordu. Hayatı boyunca hiç bu kadar korkmamış, kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti.
Brian uçağı bir göle indirmeyi başardığında ise, zorlu mücadelesi aslında yeni başlıyordu. Kanada'nın kuzeyindeki bir ormanın ortasında tek başına kalmıştı ve üzerindeki giysilerden, ve annesinin ona hediye ettiği küçük baltadan başka hiçbir şey yoktu. Hayatta kalmak için yiyeceğini kendisinin bulması, vahşi hayvanlarla aynı ormanda nasıl yaşacağı sorunun kendi başına çözmesi gerekiyordu.
On üç yaşındaki Brian Robeson küçük uçağın dümenini sımsıkı tutmaya devam etti. Yanındaki pilot hareketsiz biçimde yatıyordu. Brian, sonsuzluğa kadar uzanıyormuş gibi görünen yeşil ağaçlara ve mavi göllere baktı. Benzini bitmeden uçağı indirmesi gerektiğini biliyordu. Hayatı boyunca hiç bu kadar korkmamış, kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti.
Brian uçağı bir göle indirmeyi başardığında ise, zorlu mücadelesi aslında yeni başlıyordu. Kanada'nın kuzeyindeki bir ormanın ortasında tek başına kalmıştı ve üzerindeki giysilerden, ve annesinin ona hediye ettiği küçük baltadan başka hiçbir şey yoktu. Hayatta kalmak için yiyeceğini kendisinin bulması, vahşi hayvanlarla aynı ormanda nasıl yaşacağı sorunun kendi başına çözmesi gerekiyordu.