Mena terimi Middle East and North Africa'nın kısaltması olarak özellikle yabancı literatürde çoktan yerini almış, başta Dünya Bankası olmak üzere bir çok uluslararası kuruluş tarafından kullanılan bir bölge tanımlamasıdır. Türkçe yayın çok fazla olmamakla birlikte MENA tanımlaması ve ülkelerine ilişkin oldukça fazla, yabancı yayın bulunmaktadır. İsrail hariç büyük çoğunluğu Arap veya İslam vasıfları ile ön plana çıkan bölge ülkeleri arasında; Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen ve İsrail yer alır.
Son on yılda meydana gelen ekonomik yapı değişimleri ve özellikle 2008'de başlayan krizin sonrasında çok konuşulan "Üretim Merkezlerindeki Güney Asya'ya Kaymalar", "Çin'in Afrika Ülkelerine Açılımı ve Kurduğu Ortaklıklar", "Türkiye'nin Ortadoğu Açılımları", "Türkiye'nin Afrika Ülkelerine Açılımı" gibi konular bölgeye ilişkin bu çalışmanın planlanmasında ana etmen olmuştur. Bu kitabın planlaması ve bölümlerin yazımına başlanması bölgedeki olaylar başlamadan yaklaşık dokuz ay öncesine dayanmaktadır. Bu yönüyle iyi bir hazırlık safhasından geçildiği ifade edilebilir. Son zamanlarda bölge ülkelerindeki gelişmeler kitabın planlamasının ve zamanlamasının yerindeliğini ortaya koymuştur.
Çalışmada yer alan her bölüm bize Mena bölgesinde bugün yaşanmakta olan siyasi çalkantılar ve değişimin temellerine ilişkin ipucu vermektedir. Çalışmada, akademik bir bakış açısıyla bölge ülkelerinin içinde bulundukları iktisadi yapılar, objektif verilerle ve sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır. Ayrıca mevcut iktisadi durum, üretim faktörleri, vergi, finansal çerçeve ve kurumlar olabildiğince ayrıntılı bir şekilde ortaya konarak çalışmanın kriz sonrası için bölgeye açılmayı düşünenlere rehber olmasına çalışılmıştır.
Tarihsel süreçte ve günümüzde yaşanan olaylar ortaya çıkarmıştır ki, krizler aynı zamanda büyük fırsatları içermektedir. Bu yönüyle krizlerle anılan ve dünyanın gündemine oturan bölgeye ilişkin bu çalışma hem zamanlama açısından hem de içerik açısından önem arz etmektedir. Çalışmanın, lisans ve lisansüstü öğrencileri yanında genel okuyucu ve krizleri fırsat olarak değerlendirmek isteyen girişimci çevreler ile dış ilişkiler bürokrasisine katkı sağlayacağı değerlendirilmiştir.
Mena terimi Middle East and North Africa'nın kısaltması olarak özellikle yabancı literatürde çoktan yerini almış, başta Dünya Bankası olmak üzere bir çok uluslararası kuruluş tarafından kullanılan bir bölge tanımlamasıdır. Türkçe yayın çok fazla olmamakla birlikte MENA tanımlaması ve ülkelerine ilişkin oldukça fazla, yabancı yayın bulunmaktadır. İsrail hariç büyük çoğunluğu Arap veya İslam vasıfları ile ön plana çıkan bölge ülkeleri arasında; Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Umman, Ürdün, Yemen ve İsrail yer alır.
Son on yılda meydana gelen ekonomik yapı değişimleri ve özellikle 2008'de başlayan krizin sonrasında çok konuşulan "Üretim Merkezlerindeki Güney Asya'ya Kaymalar", "Çin'in Afrika Ülkelerine Açılımı ve Kurduğu Ortaklıklar", "Türkiye'nin Ortadoğu Açılımları", "Türkiye'nin Afrika Ülkelerine Açılımı" gibi konular bölgeye ilişkin bu çalışmanın planlanmasında ana etmen olmuştur. Bu kitabın planlaması ve bölümlerin yazımına başlanması bölgedeki olaylar başlamadan yaklaşık dokuz ay öncesine dayanmaktadır. Bu yönüyle iyi bir hazırlık safhasından geçildiği ifade edilebilir. Son zamanlarda bölge ülkelerindeki gelişmeler kitabın planlamasının ve zamanlamasının yerindeliğini ortaya koymuştur.
Çalışmada yer alan her bölüm bize Mena bölgesinde bugün yaşanmakta olan siyasi çalkantılar ve değişimin temellerine ilişkin ipucu vermektedir. Çalışmada, akademik bir bakış açısıyla bölge ülkelerinin içinde bulundukları iktisadi yapılar, objektif verilerle ve sebep-sonuç ilişkisi çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır. Ayrıca mevcut iktisadi durum, üretim faktörleri, vergi, finansal çerçeve ve kurumlar olabildiğince ayrıntılı bir şekilde ortaya konarak çalışmanın kriz sonrası için bölgeye açılmayı düşünenlere rehber olmasına çalışılmıştır.
Tarihsel süreçte ve günümüzde yaşanan olaylar ortaya çıkarmıştır ki, krizler aynı zamanda büyük fırsatları içermektedir. Bu yönüyle krizlerle anılan ve dünyanın gündemine oturan bölgeye ilişkin bu çalışma hem zamanlama açısından hem de içerik açısından önem arz etmektedir. Çalışmanın, lisans ve lisansüstü öğrencileri yanında genel okuyucu ve krizleri fırsat olarak değerlendirmek isteyen girişimci çevreler ile dış ilişkiler bürokrasisine katkı sağlayacağı değerlendirilmiştir.