Kürtler üzerine olanlar da dâhil geç Osmanlı toplumu hakkında yapılan çalışmalar, Müslüman tarihini belli bir homojenlik içinde sunma eğilimindedirler. Müslüman milliyetçi düşüncenin, ilgili tarihyazımı içinde bir unsur olarak ele alınması ancak Birinci Dünya Savaşı ve Kemalizmin yükselişinden sonraya denk gelir. “Küçük Asya'nın çeşitli Müslüman halkları” arasındaki tarihsel farklılıklar ve sözüm ona “etnik bilincin olmaması” kesin bir tarihsel olgu olarak sunulur ve Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Müslümanlar arasında milliyetçi eğilimlerin mevcut olduğu kesin bir dille reddedilir. Geçmişin bu söylemsel inşasında, Türk milliyetçiliğinin doğuşu “modern Türk devleti”nin kuruluşuyla eş tutulur. Aynı dönem, Ortadoğu'da Müslüman milliyetçiliğinin de doğum tarihi olarak görülür.
Bu çalışma, din ve milliyetçilik arasındaki ilişkinin izlerini sürüyor ve yukarıda değinilen yerleşik algıları ve kabulleri sorguluyor. Özellikle geç Osmanlı dünyasındaki bazı İslami düşünce eğilimlerine odaklanarak modern İslami düşünce ile milliyetçilik arasındaki karşılıklı etkiyi inceleyen bu çalışma, on dokuzuncu yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılın başlangıcındaki Kürt ve Türk tarihlerindeki karşılıklı ilişkiyi dinsel söylemlerin kullanılma biçimlerini de göz önünde bulundurarak ele alıyor. Milliyetçi söylemler ile dinsel düşüncenin rahatlıkla iç içe geçmesine olanak sağlayan dinsel yorumların esnekliğine ve bunu sağlayan tarihsel arkapılana dikkat çeken kitap dönemin değerlendirilmesiyle ilgili özgün bir yaklaşım sergiliyor.
Kürtler üzerine olanlar da dâhil geç Osmanlı toplumu hakkında yapılan çalışmalar, Müslüman tarihini belli bir homojenlik içinde sunma eğilimindedirler. Müslüman milliyetçi düşüncenin, ilgili tarihyazımı içinde bir unsur olarak ele alınması ancak Birinci Dünya Savaşı ve Kemalizmin yükselişinden sonraya denk gelir. “Küçük Asya'nın çeşitli Müslüman halkları” arasındaki tarihsel farklılıklar ve sözüm ona “etnik bilincin olmaması” kesin bir tarihsel olgu olarak sunulur ve Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Müslümanlar arasında milliyetçi eğilimlerin mevcut olduğu kesin bir dille reddedilir. Geçmişin bu söylemsel inşasında, Türk milliyetçiliğinin doğuşu “modern Türk devleti”nin kuruluşuyla eş tutulur. Aynı dönem, Ortadoğu'da Müslüman milliyetçiliğinin de doğum tarihi olarak görülür.
Bu çalışma, din ve milliyetçilik arasındaki ilişkinin izlerini sürüyor ve yukarıda değinilen yerleşik algıları ve kabulleri sorguluyor. Özellikle geç Osmanlı dünyasındaki bazı İslami düşünce eğilimlerine odaklanarak modern İslami düşünce ile milliyetçilik arasındaki karşılıklı etkiyi inceleyen bu çalışma, on dokuzuncu yüzyılın sonu ile yirminci yüzyılın başlangıcındaki Kürt ve Türk tarihlerindeki karşılıklı ilişkiyi dinsel söylemlerin kullanılma biçimlerini de göz önünde bulundurarak ele alıyor. Milliyetçi söylemler ile dinsel düşüncenin rahatlıkla iç içe geçmesine olanak sağlayan dinsel yorumların esnekliğine ve bunu sağlayan tarihsel arkapılana dikkat çeken kitap dönemin değerlendirilmesiyle ilgili özgün bir yaklaşım sergiliyor.