Hayalî râvî anlayışı, ilk defa Joseph Schacht (ö. 1969) tarafından dillendirilmekle birlikte G. H. A. Juynboll (ö. 2010) tarafından geliştirilen “müşterek râvî teorisi” nin temel unsurlarındandır. Bu teori bağlamında rivayet ilimleri açısından çok değerli olan tâbiûn ve etbâu't-tâbiîn nesillerine mensup bazı muhaddislerin uydurmacı, bilhassa tabiûn nesline mensup bazı muhaddislerin de onlar tarafından uydurulan hayâlî şahsiyetler oldukları iddia edilmiştir. Söz konusu oryantalistlere göre gerçekte olmayan bir râvîyi icat eden (!) muhaddislerin bu davranışlarındaki amaçları rivayetlerin kabulü için isnâdın şart koşulmaya başlandığı dönemlerde, kendi uydurdukları bazı hadîsleri yine kendi uydurdukları muttasıl isnâdlar aracılığıyla makbul hale getirmektir. Fakat bu teorinin temelinde yer alan, bir rivayetin müşterek râvîye kadar tek râvîli isnâd zinciriyle gelmiş olmasını, bu rivayetin ve isnâdının uydurulmuş olduğununun alameti sayan yaklaşımın kurgusal olduğu, somut ve ikna edici bir kanıtının bulunmadığı görülmektedir. Uydurmacılıkla itham edilen muhaddislerin ilmî, dinî ve ahlakî titizlikleri ise onlar hakkındaki bu ithamın gerçeği yansıtmadığı hususunda oldukça açıktır.
Hayalî râvî anlayışı, ilk defa Joseph Schacht (ö. 1969) tarafından dillendirilmekle birlikte G. H. A. Juynboll (ö. 2010) tarafından geliştirilen “müşterek râvî teorisi” nin temel unsurlarındandır. Bu teori bağlamında rivayet ilimleri açısından çok değerli olan tâbiûn ve etbâu't-tâbiîn nesillerine mensup bazı muhaddislerin uydurmacı, bilhassa tabiûn nesline mensup bazı muhaddislerin de onlar tarafından uydurulan hayâlî şahsiyetler oldukları iddia edilmiştir. Söz konusu oryantalistlere göre gerçekte olmayan bir râvîyi icat eden (!) muhaddislerin bu davranışlarındaki amaçları rivayetlerin kabulü için isnâdın şart koşulmaya başlandığı dönemlerde, kendi uydurdukları bazı hadîsleri yine kendi uydurdukları muttasıl isnâdlar aracılığıyla makbul hale getirmektir. Fakat bu teorinin temelinde yer alan, bir rivayetin müşterek râvîye kadar tek râvîli isnâd zinciriyle gelmiş olmasını, bu rivayetin ve isnâdının uydurulmuş olduğununun alameti sayan yaklaşımın kurgusal olduğu, somut ve ikna edici bir kanıtının bulunmadığı görülmektedir. Uydurmacılıkla itham edilen muhaddislerin ilmî, dinî ve ahlakî titizlikleri ise onlar hakkındaki bu ithamın gerçeği yansıtmadığı hususunda oldukça açıktır.