Türkçenin en eski ses ve şekil özellikleriyle birlikte bugünkü özelliklerinin toplamı demek olan ağız, Türk milletinin tarih, dil, edebiyat unsurlarını hayatta tutan yegâne varlığıdır. Hele bu çalışma Anadolu'da olursa işte o zaman elde edilen dil, kültür ögeleri insanla yaşıt olmaktadır. Anadolu Türk insanının sözlü edebiyatının çok güçlü olması, Türklerin kültürünü dilden dile nesilden nesle aktarmada çok eski bir usta olması, derleme çalışmalarının önemini daha da arttırmaktadır. Yaşı ilerlemiş olan büyüklerimiz dijital ortamların olmadığı, insanın etiyle kemiğiyle gerçek Anadolu Türk kültürünü yaşadıkları zamanlarda yetiştikleri için her şeyin gerçeğini, doğalını, iyisini bilmektedirler. Bugün daha iyi anlaşılacağı gibi doğal olan değerlidir. İşte Türk dili deyince Türk kültürü deyince bu büyüklerimiz akla gelmelidir. Hiçbir eğip bükme, yapmacık olmadan sözü olduğu gibi söyleyen, ya doğru bildiğini söyleyen ya susan ecdadın evlatlarıyız. Anadolu sahasına çıktığımızda Altaylardan esen deli rüzgârları hissedip, Yenisey'in soğuk suyunu içmiş gibi olur, Mekke rüzgârının misk ü amberini içimize çekeriz buram buram. Anadolu'nun hiç gitmediğiniz bir köyünde hiç tanımadığınız insanlarının yanına varsanız az sonra sanki doğduğunuzdan beri o köyde yaşadığınızı sanacak kadar sevgiyle bağrına basar Türk insanı sizi. Hiç ayrılasınız gelmez. Hele vedalaşıp ellerini öperken “Yāvrım gene gel hā, unutma ille gel ḥá” deyişleri gözlerinizi doldurur sarılır bir daha öpersiniz kınalı ellerinden. O an bütün yaşlı teyzeler nineniz, bütün yaşlı amcalar öz dedeniz oluverir. İçinizdeki bütün ana, baba, dede, nine hasreti gönlünüzde yanar köz olur kaynar. İşte kalabalık şehirlerde belki bulamadığınız iyiliği, doğruluğu, güzel ahlâkı, merhameti kısaca insanlığı öğrenirsiniz Anadolu'nun uzak dağ köylerinde. İnsanlık ölmemiş dersiniz içinizi bir sevinç kaplar. Osmaniye'min 127 yerleşim yerinde beş yılı aşkın zamanda sayısız büyüklerimle tanıştım. Bizim memleketi, dilimi, kültürümü, tarihimi özümü derleyip güzel Osmaniye'min ağzının ses, şekil, anlam dünyasını; dinlemeye, anlamaya yazmaya çalıştım gücüm, elim yettiğince.
Türkçenin en eski ses ve şekil özellikleriyle birlikte bugünkü özelliklerinin toplamı demek olan ağız, Türk milletinin tarih, dil, edebiyat unsurlarını hayatta tutan yegâne varlığıdır. Hele bu çalışma Anadolu'da olursa işte o zaman elde edilen dil, kültür ögeleri insanla yaşıt olmaktadır. Anadolu Türk insanının sözlü edebiyatının çok güçlü olması, Türklerin kültürünü dilden dile nesilden nesle aktarmada çok eski bir usta olması, derleme çalışmalarının önemini daha da arttırmaktadır. Yaşı ilerlemiş olan büyüklerimiz dijital ortamların olmadığı, insanın etiyle kemiğiyle gerçek Anadolu Türk kültürünü yaşadıkları zamanlarda yetiştikleri için her şeyin gerçeğini, doğalını, iyisini bilmektedirler. Bugün daha iyi anlaşılacağı gibi doğal olan değerlidir. İşte Türk dili deyince Türk kültürü deyince bu büyüklerimiz akla gelmelidir. Hiçbir eğip bükme, yapmacık olmadan sözü olduğu gibi söyleyen, ya doğru bildiğini söyleyen ya susan ecdadın evlatlarıyız. Anadolu sahasına çıktığımızda Altaylardan esen deli rüzgârları hissedip, Yenisey'in soğuk suyunu içmiş gibi olur, Mekke rüzgârının misk ü amberini içimize çekeriz buram buram. Anadolu'nun hiç gitmediğiniz bir köyünde hiç tanımadığınız insanlarının yanına varsanız az sonra sanki doğduğunuzdan beri o köyde yaşadığınızı sanacak kadar sevgiyle bağrına basar Türk insanı sizi. Hiç ayrılasınız gelmez. Hele vedalaşıp ellerini öperken “Yāvrım gene gel hā, unutma ille gel ḥá” deyişleri gözlerinizi doldurur sarılır bir daha öpersiniz kınalı ellerinden. O an bütün yaşlı teyzeler nineniz, bütün yaşlı amcalar öz dedeniz oluverir. İçinizdeki bütün ana, baba, dede, nine hasreti gönlünüzde yanar köz olur kaynar. İşte kalabalık şehirlerde belki bulamadığınız iyiliği, doğruluğu, güzel ahlâkı, merhameti kısaca insanlığı öğrenirsiniz Anadolu'nun uzak dağ köylerinde. İnsanlık ölmemiş dersiniz içinizi bir sevinç kaplar. Osmaniye'min 127 yerleşim yerinde beş yılı aşkın zamanda sayısız büyüklerimle tanıştım. Bizim memleketi, dilimi, kültürümü, tarihimi özümü derleyip güzel Osmaniye'min ağzının ses, şekil, anlam dünyasını; dinlemeye, anlamaya yazmaya çalıştım gücüm, elim yettiğince.