Türk tarih tecrübesinin Osmanlı aşaması, siyasî ve fikrî sahada istikrâr ve kemâlin arandığı dönemdir. Tevârüs edilen miras, aktüel kıymetlere göre yeniden şekillendirilir. Mevcut düşünce sistemi, öteden beri hükmünü yürüten değerlere kendi tecrübesi nispetinde açılır, sosyal hayatı idare eden zihniyete doğru uzanarak genişleme ve derinleşme imkânı bulur, hesaplaştığı sistemin tazyiki altında kendini yeniler. Böylece mekanizma yeni baştan kurulur, düşünce hayatın ihtiyaçlarına çok tabiî şekilde cevap verir. Tefekkür belirli bir nazariye etrafında teşekkül edip kalmaktan çıkar; yaşanan zaman ve mekâna ait gelişmelerin bir neticesi hâline gelir. İslâm entelektüel geleneğinin klasik çağında amelî aklın vazifesi, nazarî akla hizmet etmektir şeklinde kendisini gösteren anlayış, Osmanlı asırlarında nazarî olanın amelî olanı tahkim ve takviye etmesine dönüşür. Elinizdeki çalışma, Osmanlı entelektüel geleneğinin iç bünyesini, kendi hakikat ve imkânları içinde kuşatma iddiasındadır.
Türk tarih tecrübesinin Osmanlı aşaması, siyasî ve fikrî sahada istikrâr ve kemâlin arandığı dönemdir. Tevârüs edilen miras, aktüel kıymetlere göre yeniden şekillendirilir. Mevcut düşünce sistemi, öteden beri hükmünü yürüten değerlere kendi tecrübesi nispetinde açılır, sosyal hayatı idare eden zihniyete doğru uzanarak genişleme ve derinleşme imkânı bulur, hesaplaştığı sistemin tazyiki altında kendini yeniler. Böylece mekanizma yeni baştan kurulur, düşünce hayatın ihtiyaçlarına çok tabiî şekilde cevap verir. Tefekkür belirli bir nazariye etrafında teşekkül edip kalmaktan çıkar; yaşanan zaman ve mekâna ait gelişmelerin bir neticesi hâline gelir. İslâm entelektüel geleneğinin klasik çağında amelî aklın vazifesi, nazarî akla hizmet etmektir şeklinde kendisini gösteren anlayış, Osmanlı asırlarında nazarî olanın amelî olanı tahkim ve takviye etmesine dönüşür. Elinizdeki çalışma, Osmanlı entelektüel geleneğinin iç bünyesini, kendi hakikat ve imkânları içinde kuşatma iddiasındadır.