Avrupalı sefirler, tacirler, gezginler Osmanlı diyarında nasıl karşılandıklarını yazıya dökmeyi 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren iş edindiler. Osmanlı vakanüvisleri de imparatorluk sınırları dışındaki dünyayı yok saymamışlardı. Seferler, fetihler... hepsi de savaşla bağlantılı bu karşı karşıya gelişler, dış dünya ile bir ilişki kurma biçimiydi. Ama öte yandan yabancı tacirlerin ihraç edebileceği ve edemeyeceği mallara ilişkin çok sayıda padişah fermanı, İmparatorluk toprakları dışından gelip Mekke'ye gidecek hacılara verilmiş geçiş izinleri gibi belgeler, ileri gelen Osmanlı görevlilerinin İmparatorluk sınırları dışında kalan yerlerde meydana gelen gelişmelerle yakından ilgilenmek zorunda olduğunu gösteriyor. İslam hukukunda ve Osmanlı resmi yazılarında, dünyayı, Darülislam (İslam yurdu) ve Darülharb'ten (savaş yurdu) oluşan bir yer olarak tarif etmek âdettendi, ama bunların arasında bir "demir perde" yoktu. Fiili bir savaş hali olmadığı zamanlar, Hindistan, Gürcistan ve çeşitli Hıristiyan Avrupa ülkelerinden gelen yabancı tacirler fazla güçlük çıkartılmadan kabul edilirlerdi. Uzun sürelerden beri İstanbul, İzmir ve Halep'te ikamet eden Venediklilere, Fransızlara veya İngilizlere rastlamak mümkündü. Kültürel açıdan değer verilen pek çok eşya Osmanlı diyarı ile batılı komşuları arasında gidip geliyordu. Bu kitabın başlıca amaçlarından biri, sınırların aslında ne kadar geçirgen olduğunu göstermek. Osmanlı tarihçisi Suraiya Faroqhi, bugüne değin diplomatik tarih perspektifi içine sıkışıp kalmış olan bir konuyu, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihçilik yaklaşımlarının beslediği bir sentez içine oturtarak, Osmanlı uluslararası ilişkiler tarihine çok önemli bir katkıda bulunuyor. Bu sentezin belgesel temelini ise Osmanlı arşiv kaynaklarından çeşitli dillerdeki seyahat anlatılarına, diplomatik kayıtlardan coğrafya yazılarına, kişisel anılardan sefaretnamelere uzanan çok zengin bir derleme oluşturuyor. Kitabın sonundaki zengin ve ayrıntılı kaynakça, erken modern Osmanlı tarihi üzerine çalışanların daima faydalanabileceği bir başvuru kaynağı niteliğinde.
Avrupalı sefirler, tacirler, gezginler Osmanlı diyarında nasıl karşılandıklarını yazıya dökmeyi 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren iş edindiler. Osmanlı vakanüvisleri de imparatorluk sınırları dışındaki dünyayı yok saymamışlardı. Seferler, fetihler... hepsi de savaşla bağlantılı bu karşı karşıya gelişler, dış dünya ile bir ilişki kurma biçimiydi. Ama öte yandan yabancı tacirlerin ihraç edebileceği ve edemeyeceği mallara ilişkin çok sayıda padişah fermanı, İmparatorluk toprakları dışından gelip Mekke'ye gidecek hacılara verilmiş geçiş izinleri gibi belgeler, ileri gelen Osmanlı görevlilerinin İmparatorluk sınırları dışında kalan yerlerde meydana gelen gelişmelerle yakından ilgilenmek zorunda olduğunu gösteriyor. İslam hukukunda ve Osmanlı resmi yazılarında, dünyayı, Darülislam (İslam yurdu) ve Darülharb'ten (savaş yurdu) oluşan bir yer olarak tarif etmek âdettendi, ama bunların arasında bir "demir perde" yoktu. Fiili bir savaş hali olmadığı zamanlar, Hindistan, Gürcistan ve çeşitli Hıristiyan Avrupa ülkelerinden gelen yabancı tacirler fazla güçlük çıkartılmadan kabul edilirlerdi. Uzun sürelerden beri İstanbul, İzmir ve Halep'te ikamet eden Venediklilere, Fransızlara veya İngilizlere rastlamak mümkündü. Kültürel açıdan değer verilen pek çok eşya Osmanlı diyarı ile batılı komşuları arasında gidip geliyordu. Bu kitabın başlıca amaçlarından biri, sınırların aslında ne kadar geçirgen olduğunu göstermek. Osmanlı tarihçisi Suraiya Faroqhi, bugüne değin diplomatik tarih perspektifi içine sıkışıp kalmış olan bir konuyu, sosyal, ekonomik ve kültürel tarihçilik yaklaşımlarının beslediği bir sentez içine oturtarak, Osmanlı uluslararası ilişkiler tarihine çok önemli bir katkıda bulunuyor. Bu sentezin belgesel temelini ise Osmanlı arşiv kaynaklarından çeşitli dillerdeki seyahat anlatılarına, diplomatik kayıtlardan coğrafya yazılarına, kişisel anılardan sefaretnamelere uzanan çok zengin bir derleme oluşturuyor. Kitabın sonundaki zengin ve ayrıntılı kaynakça, erken modern Osmanlı tarihi üzerine çalışanların daima faydalanabileceği bir başvuru kaynağı niteliğinde.