"Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler", tarihin bilimsellikten taviz vermeden de geniş kitlelere sevdirilebileceğini gösteren öncü bir çalışma...
“Öyle yazmış bir okuyucu: ‘Bu kitapta bakalım başımıza hangi çatıyı yıkacaksınız?' Çatılar bu denli çürük yapılmışsa kabahat, kitaplarımın içine gizlenen yaramaz filin olamaz herhâlde. Başımızın üstündeki çatıyı kimin çattığını ve nasıl çattığını bilmiyorsak fil ne yapsın?”
Bir süredir çıktığı her tarih seferinden göz kamaştırıcı ganimetlerle dönmeyi bilen Mustafa Armağan, "Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler" adlı tartışmalara yol açacak kitabında, okuyucusunu tarihin labirentlerinde nefes nefese bir serüvene davet ediyor. Osmanlı tarihindeki tartışmalı alanlara alışık olmadığımız yeni bir bakış açısıyla bakmayı deniyor. Baltacı-Katerina gibi asırlık tartışmayı siyasi bir analizle aydınlatıyor. Fatih'e ait olduğu iddia edilen kardeş katliyle ilgili maddenin Kanunnâme'ye sonradan sokuşturulmuş olduğunu iddia ediyor. Çanakkale'nin aslında “geçilmiş” olduğunu belgeleriyle ortaya çıkartıyor.
Sultan Abdülaziz ile ünlü besteci Wagner arasındaki ilginç ilişkiye ışık tutuyor, İstanbul'un 29 Mayıs'ta değil, 7 Haziran'da fethedilmiş olduğunu deşifre ediyor. Üstelik bütün bunları akıcı, rahat, edebî bir dille yaparak popüler tarihçilikte örneğine uzun zamandır rastlamadığımız yeni bir yol açmayı başarıyor.
"Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler", tarihin bilimsellikten taviz vermeden de geniş kitlelere sevdirilebileceğini gösteren öncü bir çalışma...
“Öyle yazmış bir okuyucu: ‘Bu kitapta bakalım başımıza hangi çatıyı yıkacaksınız?' Çatılar bu denli çürük yapılmışsa kabahat, kitaplarımın içine gizlenen yaramaz filin olamaz herhâlde. Başımızın üstündeki çatıyı kimin çattığını ve nasıl çattığını bilmiyorsak fil ne yapsın?”
Bir süredir çıktığı her tarih seferinden göz kamaştırıcı ganimetlerle dönmeyi bilen Mustafa Armağan, "Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler" adlı tartışmalara yol açacak kitabında, okuyucusunu tarihin labirentlerinde nefes nefese bir serüvene davet ediyor. Osmanlı tarihindeki tartışmalı alanlara alışık olmadığımız yeni bir bakış açısıyla bakmayı deniyor. Baltacı-Katerina gibi asırlık tartışmayı siyasi bir analizle aydınlatıyor. Fatih'e ait olduğu iddia edilen kardeş katliyle ilgili maddenin Kanunnâme'ye sonradan sokuşturulmuş olduğunu iddia ediyor. Çanakkale'nin aslında “geçilmiş” olduğunu belgeleriyle ortaya çıkartıyor.
Sultan Abdülaziz ile ünlü besteci Wagner arasındaki ilginç ilişkiye ışık tutuyor, İstanbul'un 29 Mayıs'ta değil, 7 Haziran'da fethedilmiş olduğunu deşifre ediyor. Üstelik bütün bunları akıcı, rahat, edebî bir dille yaparak popüler tarihçilikte örneğine uzun zamandır rastlamadığımız yeni bir yol açmayı başarıyor.