Osmanlı'da Günlük Yaşam Nesneleri; Osmanlı'nın çeşitli dönemlerinde kullanılmış takvimlerden koyun saatlerine, terazilerden rubu tahtalarına, buhurdan ve gülâbdanlardan körüklü fenerlere, kemer tokalarından dikiş nakış araçlarına, mühürlerden kamış kalem ve kalemtıraşlara, hokka ve divitlerden elyazması kitaplara, sancak Kurânları'ndan rahle ve çekmecelere, ferman ve beratlardan kale anahtarlarına kadar soyut ve somut nesnelere ilişkin 31 bağımsız bölümden oluşuyor. M. Şinasi Acar, kitapta, bir mühendis yaklaşımıyla uzun soluklu araştırma ve titiz bir çalışmanın sonucunda, bazıları ilk kez böylesi bir çalışmada yer alarak gün ışığına çıkan nesneleri, yapım teknikleri, kullanım yer ve yöntemlerinin yanı sıra sanatkârları hakkındaki bilgilere de yer vererek okurlara aktarıyor.
M. Şinasi Acar, daha iyi bir sunum sağlamak amacıyla grafik tasarımı da yeniden ele alınarak hazırlanan kitabın geliştirilmiş 2. baskısına “Arap Alfabesiyle Okuma Yazma”, “Şifa Tasları”, “Kum Saatleri” ve “Kılıçlar” adlı yeni bölümler ekledi; ayrıca mevcut bölümlere de yeni bilgi, belge ve görseller ekleyerek geliştirdi.
Kitabın yazarı M. Şinasi Acar'ın, Dekar A.Ş.'nin katkılarıyla yayımlanan Osmanlı'da Günlük Yaşam Nesneleri'ne ilişkin görüşleri şöyle:
“Geçmiş zaman penceresinden gülümseyip bizi selâmlayan birbirinden ilginç sanat eserlerimiz var. Ata yadigârı bu eserlerin pek çoğunun bugün hiç ustası kalmamıştır. Günümüzde müzelerde ve antikacılarda rastlanabilen ve eski zaman kokan bedenleri bana hep yalnızlık hissi duyuran örneklerin pek çoğu, geçmişin –artık yeniden yapılması olanaksız– her biri bir başka incelik ve güzellik taşıyan emanetleridir. Tarihsel olduğu kadar sanatsal değer de taşıyan bu eserler, uzun ve büyük bir saltanatın belâgatli ve gururlu tanıklarıdırlar.
Kuşkusuz hiçbir değer sonsuza dek değerini koruyamaz. Değerliliği zaman içinde aşınmaya uğrar. İlerleme ancak bu değerlere çağın gereksinmelerine ve koşullarına uygun yenilikler ve çağcıl değerler katmakla sağlanabilir. Ama böyle eski değerlerimizi saklamak, korumak, tanıtmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim insanlık görevimizdir.
Bir ülkenin bireyleri, kendi ulusunun insanlık tarihine ve insanlığın kültür mirasına yaptığı katkıların bilincinde değilse, o ülkenin öteki uluslar nezdinde saygın bir yeri olması çok güçtür. Bu nedenle kültür tarihimizdeki değerleri tanımak, duyurmak ve koruyup gözetmek hepimiz için yerine getirilmesi gereken bir görev ve insanlık adına ödenmesi gereken bir borçtur. Elinizdeki kitap bu borcun –hiç olmazsa– çok küçük bir bölümünü ödeyebilmek amacıyla yazılmıştır.”
2011 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Ödülleri'nce Sosyal Bilimler dalında "Övgüye Değer" bulunmuştur.
Osmanlı'da Günlük Yaşam Nesneleri; Osmanlı'nın çeşitli dönemlerinde kullanılmış takvimlerden koyun saatlerine, terazilerden rubu tahtalarına, buhurdan ve gülâbdanlardan körüklü fenerlere, kemer tokalarından dikiş nakış araçlarına, mühürlerden kamış kalem ve kalemtıraşlara, hokka ve divitlerden elyazması kitaplara, sancak Kurânları'ndan rahle ve çekmecelere, ferman ve beratlardan kale anahtarlarına kadar soyut ve somut nesnelere ilişkin 31 bağımsız bölümden oluşuyor. M. Şinasi Acar, kitapta, bir mühendis yaklaşımıyla uzun soluklu araştırma ve titiz bir çalışmanın sonucunda, bazıları ilk kez böylesi bir çalışmada yer alarak gün ışığına çıkan nesneleri, yapım teknikleri, kullanım yer ve yöntemlerinin yanı sıra sanatkârları hakkındaki bilgilere de yer vererek okurlara aktarıyor.
M. Şinasi Acar, daha iyi bir sunum sağlamak amacıyla grafik tasarımı da yeniden ele alınarak hazırlanan kitabın geliştirilmiş 2. baskısına “Arap Alfabesiyle Okuma Yazma”, “Şifa Tasları”, “Kum Saatleri” ve “Kılıçlar” adlı yeni bölümler ekledi; ayrıca mevcut bölümlere de yeni bilgi, belge ve görseller ekleyerek geliştirdi.
Kitabın yazarı M. Şinasi Acar'ın, Dekar A.Ş.'nin katkılarıyla yayımlanan Osmanlı'da Günlük Yaşam Nesneleri'ne ilişkin görüşleri şöyle:
“Geçmiş zaman penceresinden gülümseyip bizi selâmlayan birbirinden ilginç sanat eserlerimiz var. Ata yadigârı bu eserlerin pek çoğunun bugün hiç ustası kalmamıştır. Günümüzde müzelerde ve antikacılarda rastlanabilen ve eski zaman kokan bedenleri bana hep yalnızlık hissi duyuran örneklerin pek çoğu, geçmişin –artık yeniden yapılması olanaksız– her biri bir başka incelik ve güzellik taşıyan emanetleridir. Tarihsel olduğu kadar sanatsal değer de taşıyan bu eserler, uzun ve büyük bir saltanatın belâgatli ve gururlu tanıklarıdırlar.
Kuşkusuz hiçbir değer sonsuza dek değerini koruyamaz. Değerliliği zaman içinde aşınmaya uğrar. İlerleme ancak bu değerlere çağın gereksinmelerine ve koşullarına uygun yenilikler ve çağcıl değerler katmakla sağlanabilir. Ama böyle eski değerlerimizi saklamak, korumak, tanıtmak ve gelecek kuşaklara aktarmak bizim insanlık görevimizdir.
Bir ülkenin bireyleri, kendi ulusunun insanlık tarihine ve insanlığın kültür mirasına yaptığı katkıların bilincinde değilse, o ülkenin öteki uluslar nezdinde saygın bir yeri olması çok güçtür. Bu nedenle kültür tarihimizdeki değerleri tanımak, duyurmak ve koruyup gözetmek hepimiz için yerine getirilmesi gereken bir görev ve insanlık adına ödenmesi gereken bir borçtur. Elinizdeki kitap bu borcun –hiç olmazsa– çok küçük bir bölümünü ödeyebilmek amacıyla yazılmıştır.”
2011 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sedat Simavi Ödülleri'nce Sosyal Bilimler dalında "Övgüye Değer" bulunmuştur.