Türkiye'nin, diğer sorunlarına da kaynaklık eden, tarihsel olarak en önemli ekonomik sorununun ‘düşük tasarruf oranları' olduğu rahatlıkla söylenebilir. Düşük tasarruf oranları düşük yatırımlara, düşük yatırımlar düşük büyümeye, düşük büyüme ise işsizliğe ve düşük gelir düzeyine neden olmaktadır. Türkiye gibi nüfusu nispeten genç ve bu yüzden de işgücü piyasasına sürekli yeni girişlerin yaşandığı bir ülkede, yeni istihdam imkânları yaratmak üzere yapılacak yatırımlar, düşük yurtiçi tasarruf oranları nedeniyle dış tasarruflarla karşılandığında ise Türkiye'nin bir başka kronik sorunu olan ‘cari açık' sorunu doğmaktadır.
Türkiye'nin ‘düşük tasarruf oranlarından' kaynaklı içinde bulunduğu bu tarihsel ekonomik kısır döngüyü aşabilmesi için sorunun kökenlerine, Osmanlı'da tasarruf oluşumuna izin vermeyen ve Cumhuriyet'e de devredilen bu mirasa bakması gerekir.
Bu miras; Osmanlı Devleti'nin toprak düzeninden miras hukukuna, bireylerin ekonomik gelişmesinden korkan sermaye birikimi karşıtı ekonomik yapıdan, merkeziyetçi-gelenekçi-bürokratik yapıya kadar tasarruf oluşumuna engel pek çok başlığı içermektedir.
Türkiye'nin Tasarruf Sorunu, Osmanlı'dan sirayet eden, hedef olarak aldığı Batılılaşmayı üretimde değil tüketimde arayan bir geçmişten gelerek; bugün dahi hala ne yurtiçi tasarruflar arttırılarak çözülebilmiş, ne doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile yedeklenebilmiş, ne de cari açığa yol açmadan giderilebilmiştir.
Türkiye'nin, diğer sorunlarına da kaynaklık eden, tarihsel olarak en önemli ekonomik sorununun ‘düşük tasarruf oranları' olduğu rahatlıkla söylenebilir. Düşük tasarruf oranları düşük yatırımlara, düşük yatırımlar düşük büyümeye, düşük büyüme ise işsizliğe ve düşük gelir düzeyine neden olmaktadır. Türkiye gibi nüfusu nispeten genç ve bu yüzden de işgücü piyasasına sürekli yeni girişlerin yaşandığı bir ülkede, yeni istihdam imkânları yaratmak üzere yapılacak yatırımlar, düşük yurtiçi tasarruf oranları nedeniyle dış tasarruflarla karşılandığında ise Türkiye'nin bir başka kronik sorunu olan ‘cari açık' sorunu doğmaktadır.
Türkiye'nin ‘düşük tasarruf oranlarından' kaynaklı içinde bulunduğu bu tarihsel ekonomik kısır döngüyü aşabilmesi için sorunun kökenlerine, Osmanlı'da tasarruf oluşumuna izin vermeyen ve Cumhuriyet'e de devredilen bu mirasa bakması gerekir.
Bu miras; Osmanlı Devleti'nin toprak düzeninden miras hukukuna, bireylerin ekonomik gelişmesinden korkan sermaye birikimi karşıtı ekonomik yapıdan, merkeziyetçi-gelenekçi-bürokratik yapıya kadar tasarruf oluşumuna engel pek çok başlığı içermektedir.
Türkiye'nin Tasarruf Sorunu, Osmanlı'dan sirayet eden, hedef olarak aldığı Batılılaşmayı üretimde değil tüketimde arayan bir geçmişten gelerek; bugün dahi hala ne yurtiçi tasarruflar arttırılarak çözülebilmiş, ne doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile yedeklenebilmiş, ne de cari açığa yol açmadan giderilebilmiştir.