Öykü dilinin şiirin imgesel yoğunluğuyla buluştuğu bu denemelerde İlhan Durusel, gerçekliğin ve yaşamın ayrıntıda gizli olduğunu bir kere daha kanıtlıyor.
Kimi zaman artık var olmayan bir hastanenin izini sürerken, kimi zaman gündelik
yaşamla mücadele eden insanın nasıl okumaya, yazarlara, kitaplara kendisini bağımlı kıldığını anlamaya çalışıyor. Fethi Naci'den Borges'e, Istrati'den Whitman'a kadar çok yönlü bir okumanın izini sürdüren bu denemeler, yaşamın aslında tek bir kitabın aranışı olduğunun altını çiziyor.
“Otlar çağırıyor bizi.
Şatolar kovuyor.
Kuraklık geliyor.
Bir rüzgâr gelip
önümüzde duruyor.
Bir duruşu var,
dil anlatamaz.”
Öykü dilinin şiirin imgesel yoğunluğuyla buluştuğu bu denemelerde İlhan Durusel, gerçekliğin ve yaşamın ayrıntıda gizli olduğunu bir kere daha kanıtlıyor.
Kimi zaman artık var olmayan bir hastanenin izini sürerken, kimi zaman gündelik
yaşamla mücadele eden insanın nasıl okumaya, yazarlara, kitaplara kendisini bağımlı kıldığını anlamaya çalışıyor. Fethi Naci'den Borges'e, Istrati'den Whitman'a kadar çok yönlü bir okumanın izini sürdüren bu denemeler, yaşamın aslında tek bir kitabın aranışı olduğunun altını çiziyor.
“Otlar çağırıyor bizi.
Şatolar kovuyor.
Kuraklık geliyor.
Bir rüzgâr gelip
önümüzde duruyor.
Bir duruşu var,
dil anlatamaz.”