İşte gidiyorum!
Sırtımda ateşten bir kamburla,
Fırtınaya kanat çırpmış gidiyorum.
Yağmur yüklü bir bulut olmuş,
Bilinmez diyarlara gidiyorum.
Bir çocuğun çığlığıyla,
Bir annenin feryadıyla,
Yüreğinden vurulmuş,
Yıkık, dökük, yaralı yürüyorum.
Ellerindeki taramalı silahlarla durmadan ateş ediyorlardı.
Bizimkilerin silahları onlara vız gelirdi…
Delya' ya “Gözlerini kapat kuzum, sakın açma.” dedim. Ben
de gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Onları görmek istemiyordum. Ölümü görmeden ölmek belki daha az acı verirdi.
Ölümle yaşam arasındaki alacakaranlığı yaşıyordum.
İşte gidiyorum!
Sırtımda ateşten bir kamburla,
Fırtınaya kanat çırpmış gidiyorum.
Yağmur yüklü bir bulut olmuş,
Bilinmez diyarlara gidiyorum.
Bir çocuğun çığlığıyla,
Bir annenin feryadıyla,
Yüreğinden vurulmuş,
Yıkık, dökük, yaralı yürüyorum.
Ellerindeki taramalı silahlarla durmadan ateş ediyorlardı.
Bizimkilerin silahları onlara vız gelirdi…
Delya' ya “Gözlerini kapat kuzum, sakın açma.” dedim. Ben
de gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Onları görmek istemiyordum. Ölümü görmeden ölmek belki daha az acı verirdi.
Ölümle yaşam arasındaki alacakaranlığı yaşıyordum.