Nevzat Güngör, yirmi yılı aşan zorlu tutsaklığını kelimelerin ve kurgunun gücüyle tersine çevirmiş, onu saran griliği kalemiyle yenmiş bir yazar. “Dışarıdaki” çoğu insanın tersine, Güngör'ün edebiyat yoluyla kurduğu öteki dünyalar, onu hem kendi hikâyesiyle yüzleştiriyor hem de politik insana dair her şeyi tereddüt etmeden tersyüz etmemize yol açıyor.
Nevzat Güngör'ün üçlemesinin ilk romanı olan Özgür Ölüler, kimi zaman fantastik dünyaların, kimi zaman da distopyanın kıyılarından ter, öfke, umut ve düş kırıklığı içinde koşan bir hikâye ile akıyor. Baskı ve haksızlığın hüküm sürdüğü, ayakların ve başların öfkeyle birbirine bilendiği bu evren, yaşadığımız dünya gibi isyana ve umuda kapılarını aralıyor. Yenilenlerin belki de son kalkışması olan Özgür Ölüler anlatısı ile bir özgürlük yürüyüşünün nasıl kum taneleri gibi elimizden kayıp gidebileceğine de tanıklık ediyoruz. “Bedenlerin değil, ruhların tutsaklığı üzerine yükselen sistemin kökeni Kutsal Kitap'tı. Hayvanlar kadar değeri olmayan İsimsizler bile bütün varlıklarıyla boyun eğiyor, yaşadıkları acıları sonuna kadar hak ettiklerine inanıyorlardı. Hatta büyük çoğunluğu daha fazla acı çekmek için karşılarına çıkan her fırsatı değerlendirmekten geri kalmıyordu. Ruhları öyle bir çöldü ki, doğdukları günden öldükleri güne kadar tek bir yağmur damlası bile düşmüyordu.”
Nevzat Güngör, yirmi yılı aşan zorlu tutsaklığını kelimelerin ve kurgunun gücüyle tersine çevirmiş, onu saran griliği kalemiyle yenmiş bir yazar. “Dışarıdaki” çoğu insanın tersine, Güngör'ün edebiyat yoluyla kurduğu öteki dünyalar, onu hem kendi hikâyesiyle yüzleştiriyor hem de politik insana dair her şeyi tereddüt etmeden tersyüz etmemize yol açıyor.
Nevzat Güngör'ün üçlemesinin ilk romanı olan Özgür Ölüler, kimi zaman fantastik dünyaların, kimi zaman da distopyanın kıyılarından ter, öfke, umut ve düş kırıklığı içinde koşan bir hikâye ile akıyor. Baskı ve haksızlığın hüküm sürdüğü, ayakların ve başların öfkeyle birbirine bilendiği bu evren, yaşadığımız dünya gibi isyana ve umuda kapılarını aralıyor. Yenilenlerin belki de son kalkışması olan Özgür Ölüler anlatısı ile bir özgürlük yürüyüşünün nasıl kum taneleri gibi elimizden kayıp gidebileceğine de tanıklık ediyoruz. “Bedenlerin değil, ruhların tutsaklığı üzerine yükselen sistemin kökeni Kutsal Kitap'tı. Hayvanlar kadar değeri olmayan İsimsizler bile bütün varlıklarıyla boyun eğiyor, yaşadıkları acıları sonuna kadar hak ettiklerine inanıyorlardı. Hatta büyük çoğunluğu daha fazla acı çekmek için karşılarına çıkan her fırsatı değerlendirmekten geri kalmıyordu. Ruhları öyle bir çöldü ki, doğdukları günden öldükleri güne kadar tek bir yağmur damlası bile düşmüyordu.”