Kimine göre birileri aylar öncesinden biliyordu, kimine göre yıllar öncesinden planlandı, kimi ise doğal afet olduğunu düşünüyor. Sebebi ve kaynağının ne olduğunu bilemeyiz lakin Pandeminin dünya tarihinde bir milat olduğu konusunda hemfikiriz. Hem de bir çağın kapandığı, yeni bir çağın açıldığı büyük bir olay. 2019 yılına kadar doğru kabul ettiklerimizin doğru olmadığı hatta yanlış olduğu; yanlış kabul ettiklerimizin ise yanlış olmadığı hatta doğru olduğu ortaya çıktı. Güçlü olarak bilinen ülkelerin aslında kâğıttan birer kule olduğu ve bir pandemi rüzgârıyla yıkıldığını, aslında gücünü algılardan oluşturduğu ve dünyada tiyatral bir düzenin kurulu olduğunu gördük. Gerçek ile algı arasındaki farkı çok daha belirgin şekilde gözlemler olduk. Tüm dünyanın sessizliğe büründüğü dönemde, evlerimizde izole olmuşken, dünya ülkelerinin, şirketlerinin, tüm kurum ve kuruluşların gerçek gücünü görmüş olduk. Algı maskeleri düştü, gerçekler göründü! Bugüne kadar hiçbir zaman tüm dünya aynı anda sınav olmamıştı. Birçok devlet, kurum ve kuruluşun bu sınavda başarılı olamadığını gördük.
Pandemi sonrası ise bambaşka bir hayat bizi bekliyor. Devletler, kurum, kuruluş ve şirketler bugüne kadarki alışkanlığını kenara bırakacak ve yeni dünya düzeninde başarılı olmaya çalışacak. Başarılı olanlar ayakta kalırken; uyum sağlayamayanlar tarihin tozlu raflarındaki yerini alacak. Bazı devletler ise uyum sağlamanın ötesinde yeni dünya düzeninde kural koyucu olacaklar. Ülkemizin kural koyucu olması için geç kalmadık. Hatta geç kalmaya bile geç kalmadık. Kısa sürede yeni düzene uyum sağlayıp hızlı şekilde ilerleyebilirsek, dünyada kural koyucu konumuna gelebiliriz. 2025 yılından sonra Türkiye, tüm dünyaya her anlamda damga vuran bir ülke olabilir, önümüzdeki iki yıllık kriz sürecini fırsata çevirebilirsek.
Kimine göre birileri aylar öncesinden biliyordu, kimine göre yıllar öncesinden planlandı, kimi ise doğal afet olduğunu düşünüyor. Sebebi ve kaynağının ne olduğunu bilemeyiz lakin Pandeminin dünya tarihinde bir milat olduğu konusunda hemfikiriz. Hem de bir çağın kapandığı, yeni bir çağın açıldığı büyük bir olay. 2019 yılına kadar doğru kabul ettiklerimizin doğru olmadığı hatta yanlış olduğu; yanlış kabul ettiklerimizin ise yanlış olmadığı hatta doğru olduğu ortaya çıktı. Güçlü olarak bilinen ülkelerin aslında kâğıttan birer kule olduğu ve bir pandemi rüzgârıyla yıkıldığını, aslında gücünü algılardan oluşturduğu ve dünyada tiyatral bir düzenin kurulu olduğunu gördük. Gerçek ile algı arasındaki farkı çok daha belirgin şekilde gözlemler olduk. Tüm dünyanın sessizliğe büründüğü dönemde, evlerimizde izole olmuşken, dünya ülkelerinin, şirketlerinin, tüm kurum ve kuruluşların gerçek gücünü görmüş olduk. Algı maskeleri düştü, gerçekler göründü! Bugüne kadar hiçbir zaman tüm dünya aynı anda sınav olmamıştı. Birçok devlet, kurum ve kuruluşun bu sınavda başarılı olamadığını gördük.
Pandemi sonrası ise bambaşka bir hayat bizi bekliyor. Devletler, kurum, kuruluş ve şirketler bugüne kadarki alışkanlığını kenara bırakacak ve yeni dünya düzeninde başarılı olmaya çalışacak. Başarılı olanlar ayakta kalırken; uyum sağlayamayanlar tarihin tozlu raflarındaki yerini alacak. Bazı devletler ise uyum sağlamanın ötesinde yeni dünya düzeninde kural koyucu olacaklar. Ülkemizin kural koyucu olması için geç kalmadık. Hatta geç kalmaya bile geç kalmadık. Kısa sürede yeni düzene uyum sağlayıp hızlı şekilde ilerleyebilirsek, dünyada kural koyucu konumuna gelebiliriz. 2025 yılından sonra Türkiye, tüm dünyaya her anlamda damga vuran bir ülke olabilir, önümüzdeki iki yıllık kriz sürecini fırsata çevirebilirsek.