Lenin liderliğinde başlayan Bolşevik Hareket, Rus halkına ama en çok da Çar II. Nikolay ve ailesine büyük acılar çektirmiştir. 17 Ekim 1917'de Yekaterinburg'daki eski bir binanın bodrumunda kurşuna dizilen Nikolay ve ailesi, Ganina Yama denilen bölgede bir çukura gömülmüştü.
Bu çukurdan alındıklarında iki ceset eksikti: Biri Anastasia diğeri de onun mürebbiyesi…
Aynı saatlerde; Çarın hizmetinden ayrılıp Ukrayna-Donetski'de, Nen Nehri'ne yakın, şatoya benzer bir binada yaşayan aristokrat Mikail, acılar içinde idi. Henüz 17'sindeki kızı Perina'yı kaybetmişti. Gece yarısı görkemli binanın kapısı çalındı. Kapıda, birkaç kişi ve Çarın yakın hizmetinde çalışmış, Mikail'in de dostu olan emekli albay vardı. Albay; ev sahibi Mikail'e, “Dostum acının derinliğini anlıyorum. Olan oldu. Arkadaşın Nikolay'ın ailesinin yaşayan ve ölmek üzere olan son ferdi Anastasia'ya, belki de sen, yeni bir hayat sunabilirsin. Onların birbirine ne kadar benzediğini görüyorsun; bu, belki de Tanrı'nın bize sunduğu bir lütuf,” dedi. Gece karanlığında, sedye gibi bir şeyin üzerinde, üzeri örtülmüş ince bir genç kız bedeni içeri sokuldu.
Perina kendine geldiğinde birçok şeyi hatırlayamıyordu. Aristokrat Mikail'in en küçük kızı olarak akla gelmez maceralar ve acılar yaşadı. Rusya'dan uzaklaşabilmek için birçok yol denedi. Sonuçta Türk hükûmeti ile esir değiştirme anlaşması yapan Bolşeviklerin izni ile evlendiği Türk askeri ve çocuklarıyla beraber, Elazığ'ın Holpenk köyüne yerleşti.
Perina'nın aşkı, acıları, vatan hasreti anlatılamaz. Yazar, yakından tanıdığı Perina'ya hayranlığını anlatırken şöyle bir ifade kullandı:
“Çarın küçük kızı Anastasia'nın gömüldüğü çukurdan çıkarılmasından sonra yazılan birçok hikâyenin içinde en akla yakını ve mantıklı olanı budur. Ve yazılan birçok hayalî hikâye içinde, gerçekliği olan yegâne hikâyedir.”
Lenin liderliğinde başlayan Bolşevik Hareket, Rus halkına ama en çok da Çar II. Nikolay ve ailesine büyük acılar çektirmiştir. 17 Ekim 1917'de Yekaterinburg'daki eski bir binanın bodrumunda kurşuna dizilen Nikolay ve ailesi, Ganina Yama denilen bölgede bir çukura gömülmüştü.
Bu çukurdan alındıklarında iki ceset eksikti: Biri Anastasia diğeri de onun mürebbiyesi…
Aynı saatlerde; Çarın hizmetinden ayrılıp Ukrayna-Donetski'de, Nen Nehri'ne yakın, şatoya benzer bir binada yaşayan aristokrat Mikail, acılar içinde idi. Henüz 17'sindeki kızı Perina'yı kaybetmişti. Gece yarısı görkemli binanın kapısı çalındı. Kapıda, birkaç kişi ve Çarın yakın hizmetinde çalışmış, Mikail'in de dostu olan emekli albay vardı. Albay; ev sahibi Mikail'e, “Dostum acının derinliğini anlıyorum. Olan oldu. Arkadaşın Nikolay'ın ailesinin yaşayan ve ölmek üzere olan son ferdi Anastasia'ya, belki de sen, yeni bir hayat sunabilirsin. Onların birbirine ne kadar benzediğini görüyorsun; bu, belki de Tanrı'nın bize sunduğu bir lütuf,” dedi. Gece karanlığında, sedye gibi bir şeyin üzerinde, üzeri örtülmüş ince bir genç kız bedeni içeri sokuldu.
Perina kendine geldiğinde birçok şeyi hatırlayamıyordu. Aristokrat Mikail'in en küçük kızı olarak akla gelmez maceralar ve acılar yaşadı. Rusya'dan uzaklaşabilmek için birçok yol denedi. Sonuçta Türk hükûmeti ile esir değiştirme anlaşması yapan Bolşeviklerin izni ile evlendiği Türk askeri ve çocuklarıyla beraber, Elazığ'ın Holpenk köyüne yerleşti.
Perina'nın aşkı, acıları, vatan hasreti anlatılamaz. Yazar, yakından tanıdığı Perina'ya hayranlığını anlatırken şöyle bir ifade kullandı:
“Çarın küçük kızı Anastasia'nın gömüldüğü çukurdan çıkarılmasından sonra yazılan birçok hikâyenin içinde en akla yakını ve mantıklı olanı budur. Ve yazılan birçok hayalî hikâye içinde, gerçekliği olan yegâne hikâyedir.”