Varlık âlemindeki yaratılmış olan her şeyin bir sebep ve hikmetinin olduğu açıktır. Hiçbir şey başıboş ve sebepsiz değildir. Bu hikmetler ve sebepler zincirinde en şerefli yaratılış gayesi ise insana aittir. İnsan, Rabbini tanıma ve O'na hakkıyla kul olabilme sorumluluğunu taşımaktadır. İnsanı her yönüyle en iyi şekilde bilen ilim ve merhamet sahibi yüce Yaratıcı, onu imtihan sürecinde rehbersiz bırakmamış, elçileri vasıtasıyla mesajlarını göndererek olması gereken vasıflara sahip mükellef standartlarını bildirmiştir. Şüphesiz ki ilahi dinler vahiy temeli üzerine kurulur. Bu temel üzerine bina edilen gerçek ve şümullü bir dinin insanın her yönünü kuşatıp bütün ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermesi tabiidir. İşte tam bu noktada nübüvvet müessesesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü vahye dayanmayan, insanların sınırlı akıl ve iradeleriyle ortaya çıkardıkları dinler bu beklenti ve ihtiyaçları karşılayamazlar. Hâlbuki Allah'ın peygamberler vasıtası ile ulaştırdığı vahiy sayesinde ortaya koyduğu din ise insanın bu dünyada ve ebedi ahiret yurdunda mutlu ve huzurlu olabilmesi için her türlü kolaylık ve rehberliği kapsamaktadır. Günümüzde insanlar modern dünyanın gereksinimleri arasında pek çok problemle karşı karşıya gelmektedirler. Problemlerin özüne inilip cevap arandığı zaman nebi ve resullerin uygulamalarının doğru anlaşılıp yorumlandığında geçerliliklerinin hala devam ettiği görülecektir. Özellikle Sevgili Peygamberimizin ve Onun en büyük mucizesi olan Kur'an-ı Kerim'in uygulama sahasının ve rehberliklerinin hala tazeliğini korudukları müşahede edilecektir. İslam Dini geçerliliğin kıyamete kadar sürdürecektir. Çünkü din ve nübüvvet noktasında kemale erilmiş ve son söz Yüce Yaratıcı tarafından söylenmiştir. Nebiler ve resuller gerek nübüvvetleri öncesi gerekse nübüvvetleri sonrası söz, fiil ve davranışlarıyla insanlara örnek olmuşlardır. Allah'ın yardımı sayesinde din karşıtlarını aciz bırakmaları ise görmek isteyen gözler, duymak isteyen kulaklar ve inanmak isteyen kalplar için tarifi eşsiz bir nimet olmuştur. Nübüvvetin imkanı, ispatı ve gerekliliği konularında pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bunların kimisi gerçekten bu müessesenin imkan ve gerekliliğine şek ve şüphe etmeksizin inanan insanlarca yapılan halisane düşünceler olmasına karşın bir takım insanlar ise bilerek bu müesseseye saldırıp halel getirmeye ve gereksizmiş gibi göstermeye çalışmışlardır…
Varlık âlemindeki yaratılmış olan her şeyin bir sebep ve hikmetinin olduğu açıktır. Hiçbir şey başıboş ve sebepsiz değildir. Bu hikmetler ve sebepler zincirinde en şerefli yaratılış gayesi ise insana aittir. İnsan, Rabbini tanıma ve O'na hakkıyla kul olabilme sorumluluğunu taşımaktadır. İnsanı her yönüyle en iyi şekilde bilen ilim ve merhamet sahibi yüce Yaratıcı, onu imtihan sürecinde rehbersiz bırakmamış, elçileri vasıtasıyla mesajlarını göndererek olması gereken vasıflara sahip mükellef standartlarını bildirmiştir. Şüphesiz ki ilahi dinler vahiy temeli üzerine kurulur. Bu temel üzerine bina edilen gerçek ve şümullü bir dinin insanın her yönünü kuşatıp bütün ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermesi tabiidir. İşte tam bu noktada nübüvvet müessesesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü vahye dayanmayan, insanların sınırlı akıl ve iradeleriyle ortaya çıkardıkları dinler bu beklenti ve ihtiyaçları karşılayamazlar. Hâlbuki Allah'ın peygamberler vasıtası ile ulaştırdığı vahiy sayesinde ortaya koyduğu din ise insanın bu dünyada ve ebedi ahiret yurdunda mutlu ve huzurlu olabilmesi için her türlü kolaylık ve rehberliği kapsamaktadır. Günümüzde insanlar modern dünyanın gereksinimleri arasında pek çok problemle karşı karşıya gelmektedirler. Problemlerin özüne inilip cevap arandığı zaman nebi ve resullerin uygulamalarının doğru anlaşılıp yorumlandığında geçerliliklerinin hala devam ettiği görülecektir. Özellikle Sevgili Peygamberimizin ve Onun en büyük mucizesi olan Kur'an-ı Kerim'in uygulama sahasının ve rehberliklerinin hala tazeliğini korudukları müşahede edilecektir. İslam Dini geçerliliğin kıyamete kadar sürdürecektir. Çünkü din ve nübüvvet noktasında kemale erilmiş ve son söz Yüce Yaratıcı tarafından söylenmiştir. Nebiler ve resuller gerek nübüvvetleri öncesi gerekse nübüvvetleri sonrası söz, fiil ve davranışlarıyla insanlara örnek olmuşlardır. Allah'ın yardımı sayesinde din karşıtlarını aciz bırakmaları ise görmek isteyen gözler, duymak isteyen kulaklar ve inanmak isteyen kalplar için tarifi eşsiz bir nimet olmuştur. Nübüvvetin imkanı, ispatı ve gerekliliği konularında pek çok görüş ileri sürülmüştür. Bunların kimisi gerçekten bu müessesenin imkan ve gerekliliğine şek ve şüphe etmeksizin inanan insanlarca yapılan halisane düşünceler olmasına karşın bir takım insanlar ise bilerek bu müesseseye saldırıp halel getirmeye ve gereksizmiş gibi göstermeye çalışmışlardır…