Karıncanın duası
Bir zamanlar, insanlar çok şiddetli bir kuraklık yaşamışlardı. Haftalarca bir damla yağmur damlası bile düşmemişti. Ekinler yanmış, hayvanlar telef olmuş, insanlar içecek sularının sonuna gelmişlerdi.
Yağmurun da, yağmursuzluğun da Rablerinden gönderilen bir hal olduğunu bilen insanlar, peygamberlerinin yanına geldiler. Peygamber onlara bu halin bir dua zamanı olduğunu bildirdi. Her ibadetin bir zamanı vardı, yağmur duasının da vakti böyle kuraklık ve yağmursuzluk zamanlarıydı.
En önde peygamber, onun yanında köyün yaşlıları ve çocukları, Rablerinin rahmetinden yağmur istemek için yola çıktılar. Herkes, yaşlılar ve çocukların acziyetleriyle rahmeti yağmur şeklinde çekebileceğini ümit ediyordu. Ne olursa olsun, Onun rahmeti ve kudreti izin vermezse, tek bir yağmur damlacığının bile üzerlerine düşmeyeceğini biliyorlar, bunun için güvenle Ona yönelmeye gidiyorlardı.
Peygamber ve müminler, yüksekçe bir tepenin üstüne çıkıp duaya başladılar. Peygamber samimi ve içten gelen bir dille acziyetlerini dile getiriyor ve Rablerinin rahmetinden yardım diliyor, diğer müminler de yürekten amin diyorlardı.
Genelde, yağmur duası sona ermeden, rahmetin müjdecileri olan gri bulutlar oraya doğru yolculuğa başlar, müminler de dualarının kabul edilmesine sevinerek Rablerine şükür duaları ederlerdi. Fakat bu defa, gökyüzü hâlâ masmaviydi.
Peygamberleri duasına devam ediyor, insanlar da ona eşlik ediyorlardı. Sonra, birden Peygamber duasını bitirdi ve ayağa kalktı. Ümmeti, ne olduğunu anlamamıştı. Peygamberlerinin
"Artık geri dönebiliriz" sözü onları da daha da meraklandırmıştı.
İçlerinden bazıları dönüş yolunda bu durumun hikmetini sorunca, peygamber herkesi duygulandıran şu açıklamayı yaptı:
"Az önce, yağmur duasını yaparken, önümde bir karınca gördüm. O da bizim duamıza katılır gibi, ön ayaklarını havaya kaldırmış ve rahmeti talep ediyordu. Rabbim bana karıncanın bu duası vesilesiyle bizim duamızın da kabul edildiğini bildirdi."
Gerçekten de, onlar daha evlerine dönmeden, rahmet yağmur olup üzerlerine, toprağa, ekinlere, kurumuş ağaçlara ve karınca başta olmak üzere bütün hayvanlara yağmaya başlamıştı bile!
Karıncanın duası
Bir zamanlar, insanlar çok şiddetli bir kuraklık yaşamışlardı. Haftalarca bir damla yağmur damlası bile düşmemişti. Ekinler yanmış, hayvanlar telef olmuş, insanlar içecek sularının sonuna gelmişlerdi.
Yağmurun da, yağmursuzluğun da Rablerinden gönderilen bir hal olduğunu bilen insanlar, peygamberlerinin yanına geldiler. Peygamber onlara bu halin bir dua zamanı olduğunu bildirdi. Her ibadetin bir zamanı vardı, yağmur duasının da vakti böyle kuraklık ve yağmursuzluk zamanlarıydı.
En önde peygamber, onun yanında köyün yaşlıları ve çocukları, Rablerinin rahmetinden yağmur istemek için yola çıktılar. Herkes, yaşlılar ve çocukların acziyetleriyle rahmeti yağmur şeklinde çekebileceğini ümit ediyordu. Ne olursa olsun, Onun rahmeti ve kudreti izin vermezse, tek bir yağmur damlacığının bile üzerlerine düşmeyeceğini biliyorlar, bunun için güvenle Ona yönelmeye gidiyorlardı.
Peygamber ve müminler, yüksekçe bir tepenin üstüne çıkıp duaya başladılar. Peygamber samimi ve içten gelen bir dille acziyetlerini dile getiriyor ve Rablerinin rahmetinden yardım diliyor, diğer müminler de yürekten amin diyorlardı.
Genelde, yağmur duası sona ermeden, rahmetin müjdecileri olan gri bulutlar oraya doğru yolculuğa başlar, müminler de dualarının kabul edilmesine sevinerek Rablerine şükür duaları ederlerdi. Fakat bu defa, gökyüzü hâlâ masmaviydi.
Peygamberleri duasına devam ediyor, insanlar da ona eşlik ediyorlardı. Sonra, birden Peygamber duasını bitirdi ve ayağa kalktı. Ümmeti, ne olduğunu anlamamıştı. Peygamberlerinin
"Artık geri dönebiliriz" sözü onları da daha da meraklandırmıştı.
İçlerinden bazıları dönüş yolunda bu durumun hikmetini sorunca, peygamber herkesi duygulandıran şu açıklamayı yaptı:
"Az önce, yağmur duasını yaparken, önümde bir karınca gördüm. O da bizim duamıza katılır gibi, ön ayaklarını havaya kaldırmış ve rahmeti talep ediyordu. Rabbim bana karıncanın bu duası vesilesiyle bizim duamızın da kabul edildiğini bildirdi."
Gerçekten de, onlar daha evlerine dönmeden, rahmet yağmur olup üzerlerine, toprağa, ekinlere, kurumuş ağaçlara ve karınca başta olmak üzere bütün hayvanlara yağmaya başlamıştı bile!