Türkiye-İran ilişkileri, tarihi ve stratejik arka planının da gösterdiği gibi, çoğunlukla rekabetçi bir yapıda gelişmiş ve her iki ülke genellikle birbirinin rağmına etki alanını genişletme çabası içinde olmuştur. Bununla birlikte yaşanan küreselleşme ve hızlı ekonomik gelişme olgusu; iki ülke ilişkilerinin rekabetçi yapısının bundan sonra da korunmasını, ancak ilişkilere “denge ve karşılıklı ihtiyaç” parametrelerinin daha güçlü bir şekilde eklemlenmesini gerekli kılmaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye-İran ilişkilerinin özellikle yakın dönemdeki husumet çerçevesinden çıkartılarak, 2000'li yıllardan itibaren bir ölçüde başarıldığı şekliyle, stratejik bir dengeye oturtulması; her iki ülkenin siyasi, ekonomik, askeri ve stratejik çıkarlarıyla birlikte “güvenlik” faktörünün de doğal bir gerekliliği ve sonucudur.
Türkiye-İran ilişkileri, tarihi ve stratejik arka planının da gösterdiği gibi, çoğunlukla rekabetçi bir yapıda gelişmiş ve her iki ülke genellikle birbirinin rağmına etki alanını genişletme çabası içinde olmuştur. Bununla birlikte yaşanan küreselleşme ve hızlı ekonomik gelişme olgusu; iki ülke ilişkilerinin rekabetçi yapısının bundan sonra da korunmasını, ancak ilişkilere “denge ve karşılıklı ihtiyaç” parametrelerinin daha güçlü bir şekilde eklemlenmesini gerekli kılmaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye-İran ilişkilerinin özellikle yakın dönemdeki husumet çerçevesinden çıkartılarak, 2000'li yıllardan itibaren bir ölçüde başarıldığı şekliyle, stratejik bir dengeye oturtulması; her iki ülkenin siyasi, ekonomik, askeri ve stratejik çıkarlarıyla birlikte “güvenlik” faktörünün de doğal bir gerekliliği ve sonucudur.