Reşahat-ı Aynü'l-Hayat, Mevlana Ali b. Hüseyin es-Safî'nin kaleme aldığı ve Nakşibendî tarîkatinin şeyhlerinin hayatlarını anlatan ve münderecatıyla klasikler arasına girmiş, önemli bir tasavvuf eseridir.
Müellif eserinde, bizzat kendisinin şahit oldukları ve sohbetlerinde bulunduğu kişiler dışında, yazıldığı dönemde Nakşibendilik ile ilgili önemli eserlerden de faydalanmıştır. Bu özelliğiyle Reşahat, 16. yüzyıl önce Nakşibendi tarihi ve kültürü için en önemli ve güvenilir kaynaktır.
Eserin aslı Farsça olup, yazıldığı dönemden itibaren ya içinden seçmeler ve yahut tamamı olmak üzere muhtelif zamanlarda Türkçe tercümeleri de yapılmıştır. 1585 yılında İbn Muhammed Şerif el-Abbasi tarafından yapılan tercüme, kullanılan dilde fazlaca Arapça ve Farsça kelime bulunması sebebiyle taşrada anlaşılma güçlüğü yaşanmasına neden olmuştur.
Mehmed Zülalî hazretleri tarafından yapılan istinsahta sadeleştirme yoluna gidilmiş ve sadece okumuş İstanbul ahalisinin değil, taşralı müslümanların da anlayabileceği bir kıvam tercih edilmiştir. İstinsah edilen nüshanın tıpkı basımıyla birlikte, Latin harfleriyle transkribe edilmiş nüshası, hem kültür hayatımız, hem de tasavvufa ilgi duyanlar için hazine niteliğindedir.
Reşahat-ı Aynü'l-Hayat, Mevlana Ali b. Hüseyin es-Safî'nin kaleme aldığı ve Nakşibendî tarîkatinin şeyhlerinin hayatlarını anlatan ve münderecatıyla klasikler arasına girmiş, önemli bir tasavvuf eseridir.
Müellif eserinde, bizzat kendisinin şahit oldukları ve sohbetlerinde bulunduğu kişiler dışında, yazıldığı dönemde Nakşibendilik ile ilgili önemli eserlerden de faydalanmıştır. Bu özelliğiyle Reşahat, 16. yüzyıl önce Nakşibendi tarihi ve kültürü için en önemli ve güvenilir kaynaktır.
Eserin aslı Farsça olup, yazıldığı dönemden itibaren ya içinden seçmeler ve yahut tamamı olmak üzere muhtelif zamanlarda Türkçe tercümeleri de yapılmıştır. 1585 yılında İbn Muhammed Şerif el-Abbasi tarafından yapılan tercüme, kullanılan dilde fazlaca Arapça ve Farsça kelime bulunması sebebiyle taşrada anlaşılma güçlüğü yaşanmasına neden olmuştur.
Mehmed Zülalî hazretleri tarafından yapılan istinsahta sadeleştirme yoluna gidilmiş ve sadece okumuş İstanbul ahalisinin değil, taşralı müslümanların da anlayabileceği bir kıvam tercih edilmiştir. İstinsah edilen nüshanın tıpkı basımıyla birlikte, Latin harfleriyle transkribe edilmiş nüshası, hem kültür hayatımız, hem de tasavvufa ilgi duyanlar için hazine niteliğindedir.