Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in soyundan olan müellifin adı; Muhammed Emin bin Ömer bin Abdilazîz ed-Dimaşki el- Hanefî el- Matüridî'dir.
Kendisi fıkıh ve usul alimi olup aynı zamanda tasavvufla da büyük ölçüde ilgilenmiş, gerek kendi eserlerinden ve gerekse diğer kaynaklardan anlaşıldığı üzere bu alanda da bir hayli çaba sarfetmiş ve ilerlemiştir.
Ayrıca kendisinin daha önce Şafii mezhebine mensup olduğu, ancak hocasının tavsiyesiyle daha sonra mezhep değiştirerek Hanefiliğe geçtiği rivayet edilmektedir.
Merhum, uzun bir ömre sahip olmadığı halde başta: “İbn-ü Abidîn” diye ün yapan “Reddü'l-muhtar ala'd-Dürri'l-muhtar” adlı meşhur haşiyesi olmak üzere ihlasla yazdığı kırk kadar değerli eserle haklı bir itibar ve şöhrete kavuşmuştur.
Eserlerinde göze çarpan müşterek özellik, bunları üstünkörü ve birtakım indî mütalaalarla değil, her tabakadan bir hayli kaynak tarayıp konuya iyice nüfuz ettikten ve ilmî bir kanaate sahip olduktan sonra kendine has üslubuyla kaleme almasıdır.
Eserlerinin günümüzde de en çok başvurulan kaynak olmaya devam etmesi, onun dinî ilimler alanındaki üstün derecesinin kesin delilidir.
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'in soyundan olan müellifin adı; Muhammed Emin bin Ömer bin Abdilazîz ed-Dimaşki el- Hanefî el- Matüridî'dir.
Kendisi fıkıh ve usul alimi olup aynı zamanda tasavvufla da büyük ölçüde ilgilenmiş, gerek kendi eserlerinden ve gerekse diğer kaynaklardan anlaşıldığı üzere bu alanda da bir hayli çaba sarfetmiş ve ilerlemiştir.
Ayrıca kendisinin daha önce Şafii mezhebine mensup olduğu, ancak hocasının tavsiyesiyle daha sonra mezhep değiştirerek Hanefiliğe geçtiği rivayet edilmektedir.
Merhum, uzun bir ömre sahip olmadığı halde başta: “İbn-ü Abidîn” diye ün yapan “Reddü'l-muhtar ala'd-Dürri'l-muhtar” adlı meşhur haşiyesi olmak üzere ihlasla yazdığı kırk kadar değerli eserle haklı bir itibar ve şöhrete kavuşmuştur.
Eserlerinde göze çarpan müşterek özellik, bunları üstünkörü ve birtakım indî mütalaalarla değil, her tabakadan bir hayli kaynak tarayıp konuya iyice nüfuz ettikten ve ilmî bir kanaate sahip olduktan sonra kendine has üslubuyla kaleme almasıdır.
Eserlerinin günümüzde de en çok başvurulan kaynak olmaya devam etmesi, onun dinî ilimler alanındaki üstün derecesinin kesin delilidir.