Hakim sınıflar binlerce yıllık tecrübelerinden biliyorlar ki toplumun geçmişine hakim olmadan bugününe ve geleceğine hakim olmak mümkün değildir. İşte, toplumun hafıza [bellek] kaybına uğratılma gereği böyle bir ihtiyaçtan doğuyor. Bu iş de düzen tarafından yere göğe sığdırılmayan anlı-şanlı tarihçiler, saray uleması ve/veya akademik statünün gardiyanları tarafından gerçekleştiriliyor. Sömürü düzeni tarihçisini ve tarih eğitimini boşuna önemsemiyor. Okullarda okutulan tarih her zaman ‘kaybedenlerin' değil kazananların, kitlelerin değil komutanların, kralların, padişahların, imparatorların, ulu önderlerin yazdıkları, yazdırdıkları tarihtir. Öyle bir tarih ki orada tarihin asıl yapıcıları, gerçek özneleri olan geniş halk kitlelerinin esâmesi okunmaz...
Hakim sınıflar binlerce yıllık tecrübelerinden biliyorlar ki toplumun geçmişine hakim olmadan bugününe ve geleceğine hakim olmak mümkün değildir. İşte, toplumun hafıza [bellek] kaybına uğratılma gereği böyle bir ihtiyaçtan doğuyor. Bu iş de düzen tarafından yere göğe sığdırılmayan anlı-şanlı tarihçiler, saray uleması ve/veya akademik statünün gardiyanları tarafından gerçekleştiriliyor. Sömürü düzeni tarihçisini ve tarih eğitimini boşuna önemsemiyor. Okullarda okutulan tarih her zaman ‘kaybedenlerin' değil kazananların, kitlelerin değil komutanların, kralların, padişahların, imparatorların, ulu önderlerin yazdıkları, yazdırdıkları tarihtir. Öyle bir tarih ki orada tarihin asıl yapıcıları, gerçek özneleri olan geniş halk kitlelerinin esâmesi okunmaz...