“Oysa adın çoğaldıkça azaldın, yanlış adla çağırıldıkça kuruyan ırmaktın sen. Annen de bunu yaşamadı mı? Haritada yüzü solan bir kent gibiydi; meydansız, umutsuz. Unutulmuş, terk edilmiş, içindekilerin göçe zorlandığı bir kentti annen. Kafes kuşları gibiydi, nefes alırken kendiyle vedalaşırdı gizliden. Yaşadıkların için anadan kıza geçen yazgı mı dediler sana yoksa? Derler.”
“Oysa adın çoğaldıkça azaldın, yanlış adla çağırıldıkça kuruyan ırmaktın sen. Annen de bunu yaşamadı mı? Haritada yüzü solan bir kent gibiydi; meydansız, umutsuz. Unutulmuş, terk edilmiş, içindekilerin göçe zorlandığı bir kentti annen. Kafes kuşları gibiydi, nefes alırken kendiyle vedalaşırdı gizliden. Yaşadıkların için anadan kıza geçen yazgı mı dediler sana yoksa? Derler.”