Hababam Sınıfı
Edebiyatımızın “Koca Çınar”ı Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı, topluma tutulmuş müthiş bir aynadır.
Kel Mahmut, İnek Şaban, Güdük Necmi, Hafize Ana, Tulum Hayri, Kalem Şakir, Domdom Ali, Hayta İsmail, Badi Ekrem ve diğerleri… İşte Hababam Sınıfı'nın unutulmaz kadrosu.
Kendisi de uzun yıllar yatılı okullarda okumuş ve öğretmenlik yapmış olan Rıfat Ilgaz'ın, anılarından yola çıkarak yazdığı Hababam Sınıfı ve bu sınıfın karakterleri, yıllardır yediden yetmişe herkesi kimi zaman güldürdü kimi zaman ağlattı. Ilgaz, eğitim sistemindeki bozukluğu, yöneticilerin ve eğitimcilerin halini öğrencilerin bakış açısıyla anlattı bizlere.
Öğretmenleri tarafından tembel, yaramaz, kopyacı diye suçlanan bu sınıfın parasız yatılı öğrencileri, otoriter eğitim sistemine uyum sağlayamayıp kendilerini farklı yollarla ifade ettiler. Onların istedikleri, sevgi ve anlayıştan başka bir şey değildi. Bir türlü değişmek bilmeyen bu sistemle mücadelenin sembolü olan Hababam Sınıfı'nda hepimizin ortak anıları var.
Bu sınıf, hepimizin sınıfı…
Halime Kaptan
“Halime Kaptan'ın yazması hâlâ başında duruyordu. Rüzgârda uçmasın diye başına dolamış, uçlarını da sıkıca düğümlemişti. Onu dümende gören bile Halime Kaptan olduğuna inanmaz, olsa olsa pazar dönüşü kürekteki kocasına vekillik eden iyi huylu bir köylü kadın, derdi. Başında Laz başlığı, ayağında zıpkası, elinde mavzeri yoktu, ama birden yüzünde o zıpkalı, başlıklı günlerin sertliği belirivermişti.”
Kurtuluş Savaşı yılları…
Eli silah tutan bütün erkekler cepheye gönderilmiştir. Köyde yalnızca yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştır. Herkesin tuza, şekere, ekmeğe hasret kaldığı o günlerde Halime geçimini sağlamak için sandalla Karadeniz'e açılır. Erkek kılığına girerek oğlu ve iki tayfasıyla çıktığı ilk seferinde bin bir zorlukla mücadele eder. Bu zorluklar onu yıldırmaz; Karadeniz'e tutkuyla bağlanır Halime…
Rıfat Ilgaz, tarihte örneğine az rastlanan bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Bir kadın kaptanın fırtınalar, azgın dalgalar ve korsanlarla mücadele ederek İnebolu'ya cephane taşımasının romanıdır bu.Halime Kaptan, Türk kadınının ülkesi için denizlerde verdiği mücadelenin ve Kurtuluş Savaşı'na cephane kadar, dalga dalga “umut” taşımasının da bir belgeselidir.
Karadenizin Kıyıcığında
Karadenizin Kıyıcığında, Rıfat Ilgaz'ın öğretmenlik yaptığı Akçakoca kasabasını ve uzun süre bir arada yaşadığı Batı Karadeniz insanını anlatır. Geçimini fındık yetiştirerek sürdüren Kasaba halkı, bir yandan hırçın doğayla, diğer yandan yoksullukla başa çıkmaya çalışmaktadır. Sevgiler, dostluklar bu sıkıntıların gölgesinde yaşanır.
Her türlü haksızlığa ve zorluğa rağmen insandan yana umutlarını kaybetmeyen, çalışkan bölge insanının dayanışması da bu topraklara özgüdür. Rıfat Ilgaz, Güllü ile Recep'in engellerle boğuşan aşkı etrafında Karadeniz insanının onurlu var olma öyküsünü akıllara kazır.
Karadenizin Kıyıcığında, Rıfat Ilgaz'ın Yıldız Karayel romanıyla birlikte batıdan doğuya
bir Karadeniz panoraması oluşturmaktadır.
Karartma Geceleri
Yıl 1944… İkinci Dünya Savaşı sınırlarımıza kadar dayanmıştır. Hitler faşizminin tüm Avrupa'yı ateşe attığı günler… Türkiye bu savaşa dâhil olmamak için dirense de etkileri tüm ülkede hissedilecektir. Ekmek, şeker, yakacak gibi temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlanmış, dışarıdan gelebilecek ani baskınları önlemek amacıyla geceleri her yerde karartma uygulaması başlamıştır. Ülkenin aydınlarına da baskı uygulanan bir dönemdir bu aynı zamanda.
Rıfat Ilgaz, Karartma Geceleri'nde işte bu kapkaranlık günleri anlatır. Bir aydın, şair ve edebiyat öğretmeni olan Mustafa Ural, yazdığı ve toplatılan şiir kitabı nedeniyle aranmaktadır. Sağlık problemleri vardır, bu nedenle de hemen teslim olmak istemez. İstanbul'un soğuk ve karartılmış sokaklarına, eş dost evlerine sığınır. Tutuklandığı zaman savaş bitmiştir, ama savaş yıllarının Türkiye'de bıraktığı izler uzun süre silinemeyecektir.
Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural'ın kaçış öyküsünü anlatırken, savaşın etkisindeki ülkemizin 1940'lı yıllarına da ışık tutuyor. Yurdumuzda ve uluslararası yarışmalarda birçok birincilik ödülü alan Karartma Geceleri'nin filmi de romanı kadar büyük bir ilgi görmüştür.
Sarı Yazma
“Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için... Gerilere doğru daha bilinçli bakıp tadını çıkarabilmek için...”
Sarı Yazma, otobiyografik bir roman ama anlatılan aslında bir kuşağın öyküsü. Keskin toplumsal çelişkilerden kaynaklanan hoyrat bir iklimin yıprattığı, kırıp döktüğü bir kuşak bu. Rıfat Ilgaz'ın, mücadelelerle geçen uzun yılların sonunda, yorgun ama inançlı bir yürekle ve her şeye yeniden başlamak kararlılığıyla doğduğu kente, Cide'ye dönüşüyle başlar
Sarı Yazma. Yazar, yaşamının bu dönemecinde tüm geçmişiyle içten bir hesaplaşma yaşarken duru bir anlatımla dirençli ve umutlu bir son sunar. Rıfat Ilgaz'ın kendi yaşamı ekseninde, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'ndan 1950'li yıllara kadarki politik yapısını ve edebiyat dünyasını anlattığı Sarı Yazma, aynı zamandasavaş karanlığındaki 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçi aydınlarının mücadele dolu öyküsüdür.
Yıldız Karayel
Yıldız karayel, kuzeybatıdan esen rüzgârın adıdır. Karadeniz'in batı kıyılarını kasıp kavurur, tekneleri batırır, denizcilerin canlarına kıyar... Yıldız Karayel, Cide kıyılarında böyle bir fırtınada batan teknedeki dört gemicinin ölümüne neden olan felaketin romanıdır.
Rıfat Ilgaz, yetersiz kıyı toprakları üzerinde didinen, tarımla geçinmeye çalışan köylüleri, türlü zorlukları göğüsleyerek yaşam savaşı veren Anadolu insanını anlatır. Orman ürünlerinin taşımacılığından kaçakçılığa yönelen, topraklarını sellerle Karadeniz'in sularında kaybeden, kuraklıkla, fırtınalarla baş etmeye çalışan insanı...
Rıfat Ilgaz'ın 1981 Madaralı Roman Ödülü ve 1982 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldığı Yıldız Karayel'de, hayata dört elle sarılmaya çalışanların umut dolu öyküsünü bulacaksınız.
Hababam Sınıfı
Edebiyatımızın “Koca Çınar”ı Rıfat Ilgaz'ın Hababam Sınıfı, topluma tutulmuş müthiş bir aynadır.
Kel Mahmut, İnek Şaban, Güdük Necmi, Hafize Ana, Tulum Hayri, Kalem Şakir, Domdom Ali, Hayta İsmail, Badi Ekrem ve diğerleri… İşte Hababam Sınıfı'nın unutulmaz kadrosu.
Kendisi de uzun yıllar yatılı okullarda okumuş ve öğretmenlik yapmış olan Rıfat Ilgaz'ın, anılarından yola çıkarak yazdığı Hababam Sınıfı ve bu sınıfın karakterleri, yıllardır yediden yetmişe herkesi kimi zaman güldürdü kimi zaman ağlattı. Ilgaz, eğitim sistemindeki bozukluğu, yöneticilerin ve eğitimcilerin halini öğrencilerin bakış açısıyla anlattı bizlere.
Öğretmenleri tarafından tembel, yaramaz, kopyacı diye suçlanan bu sınıfın parasız yatılı öğrencileri, otoriter eğitim sistemine uyum sağlayamayıp kendilerini farklı yollarla ifade ettiler. Onların istedikleri, sevgi ve anlayıştan başka bir şey değildi. Bir türlü değişmek bilmeyen bu sistemle mücadelenin sembolü olan Hababam Sınıfı'nda hepimizin ortak anıları var.
Bu sınıf, hepimizin sınıfı…
Halime Kaptan
“Halime Kaptan'ın yazması hâlâ başında duruyordu. Rüzgârda uçmasın diye başına dolamış, uçlarını da sıkıca düğümlemişti. Onu dümende gören bile Halime Kaptan olduğuna inanmaz, olsa olsa pazar dönüşü kürekteki kocasına vekillik eden iyi huylu bir köylü kadın, derdi. Başında Laz başlığı, ayağında zıpkası, elinde mavzeri yoktu, ama birden yüzünde o zıpkalı, başlıklı günlerin sertliği belirivermişti.”
Kurtuluş Savaşı yılları…
Eli silah tutan bütün erkekler cepheye gönderilmiştir. Köyde yalnızca yaşlılar, kadınlar ve çocuklar kalmıştır. Herkesin tuza, şekere, ekmeğe hasret kaldığı o günlerde Halime geçimini sağlamak için sandalla Karadeniz'e açılır. Erkek kılığına girerek oğlu ve iki tayfasıyla çıktığı ilk seferinde bin bir zorlukla mücadele eder. Bu zorluklar onu yıldırmaz; Karadeniz'e tutkuyla bağlanır Halime…
Rıfat Ilgaz, tarihte örneğine az rastlanan bir kahramanın hikâyesini anlatıyor. Bir kadın kaptanın fırtınalar, azgın dalgalar ve korsanlarla mücadele ederek İnebolu'ya cephane taşımasının romanıdır bu.Halime Kaptan, Türk kadınının ülkesi için denizlerde verdiği mücadelenin ve Kurtuluş Savaşı'na cephane kadar, dalga dalga “umut” taşımasının da bir belgeselidir.
Karadenizin Kıyıcığında
Karadenizin Kıyıcığında, Rıfat Ilgaz'ın öğretmenlik yaptığı Akçakoca kasabasını ve uzun süre bir arada yaşadığı Batı Karadeniz insanını anlatır. Geçimini fındık yetiştirerek sürdüren Kasaba halkı, bir yandan hırçın doğayla, diğer yandan yoksullukla başa çıkmaya çalışmaktadır. Sevgiler, dostluklar bu sıkıntıların gölgesinde yaşanır.
Her türlü haksızlığa ve zorluğa rağmen insandan yana umutlarını kaybetmeyen, çalışkan bölge insanının dayanışması da bu topraklara özgüdür. Rıfat Ilgaz, Güllü ile Recep'in engellerle boğuşan aşkı etrafında Karadeniz insanının onurlu var olma öyküsünü akıllara kazır.
Karadenizin Kıyıcığında, Rıfat Ilgaz'ın Yıldız Karayel romanıyla birlikte batıdan doğuya
bir Karadeniz panoraması oluşturmaktadır.
Karartma Geceleri
Yıl 1944… İkinci Dünya Savaşı sınırlarımıza kadar dayanmıştır. Hitler faşizminin tüm Avrupa'yı ateşe attığı günler… Türkiye bu savaşa dâhil olmamak için dirense de etkileri tüm ülkede hissedilecektir. Ekmek, şeker, yakacak gibi temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlanmış, dışarıdan gelebilecek ani baskınları önlemek amacıyla geceleri her yerde karartma uygulaması başlamıştır. Ülkenin aydınlarına da baskı uygulanan bir dönemdir bu aynı zamanda.
Rıfat Ilgaz, Karartma Geceleri'nde işte bu kapkaranlık günleri anlatır. Bir aydın, şair ve edebiyat öğretmeni olan Mustafa Ural, yazdığı ve toplatılan şiir kitabı nedeniyle aranmaktadır. Sağlık problemleri vardır, bu nedenle de hemen teslim olmak istemez. İstanbul'un soğuk ve karartılmış sokaklarına, eş dost evlerine sığınır. Tutuklandığı zaman savaş bitmiştir, ama savaş yıllarının Türkiye'de bıraktığı izler uzun süre silinemeyecektir.
Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural'ın kaçış öyküsünü anlatırken, savaşın etkisindeki ülkemizin 1940'lı yıllarına da ışık tutuyor. Yurdumuzda ve uluslararası yarışmalarda birçok birincilik ödülü alan Karartma Geceleri'nin filmi de romanı kadar büyük bir ilgi görmüştür.
Sarı Yazma
“Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için... Gerilere doğru daha bilinçli bakıp tadını çıkarabilmek için...”
Sarı Yazma, otobiyografik bir roman ama anlatılan aslında bir kuşağın öyküsü. Keskin toplumsal çelişkilerden kaynaklanan hoyrat bir iklimin yıprattığı, kırıp döktüğü bir kuşak bu. Rıfat Ilgaz'ın, mücadelelerle geçen uzun yılların sonunda, yorgun ama inançlı bir yürekle ve her şeye yeniden başlamak kararlılığıyla doğduğu kente, Cide'ye dönüşüyle başlar
Sarı Yazma. Yazar, yaşamının bu dönemecinde tüm geçmişiyle içten bir hesaplaşma yaşarken duru bir anlatımla dirençli ve umutlu bir son sunar. Rıfat Ilgaz'ın kendi yaşamı ekseninde, Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'ndan 1950'li yıllara kadarki politik yapısını ve edebiyat dünyasını anlattığı Sarı Yazma, aynı zamandasavaş karanlığındaki 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçi aydınlarının mücadele dolu öyküsüdür.
Yıldız Karayel
Yıldız karayel, kuzeybatıdan esen rüzgârın adıdır. Karadeniz'in batı kıyılarını kasıp kavurur, tekneleri batırır, denizcilerin canlarına kıyar... Yıldız Karayel, Cide kıyılarında böyle bir fırtınada batan teknedeki dört gemicinin ölümüne neden olan felaketin romanıdır.
Rıfat Ilgaz, yetersiz kıyı toprakları üzerinde didinen, tarımla geçinmeye çalışan köylüleri, türlü zorlukları göğüsleyerek yaşam savaşı veren Anadolu insanını anlatır. Orman ürünlerinin taşımacılığından kaçakçılığa yönelen, topraklarını sellerle Karadeniz'in sularında kaybeden, kuraklıkla, fırtınalarla baş etmeye çalışan insanı...
Rıfat Ilgaz'ın 1981 Madaralı Roman Ödülü ve 1982 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı aldığı Yıldız Karayel'de, hayata dört elle sarılmaya çalışanların umut dolu öyküsünü bulacaksınız.