Dünyanın en ünlü tarih kitabı kendi efsanevi kurucu mitine sahiptir:
“15 Ekim 1764'te, başkent kalıntıları arasında müzik dinlerken Roma'daydım, yalınayak rahipler Jüpiter tapınağında Vespers'a şarkı söylerken, Roma'nın Gerileme ve Çöküşü'nü yazma fikri aklıma düştü.”
Edward Gibbon neredeyse bu harikulade rivayete kesinlikle karşı çıksa da onun Gerileyiş ve Çöküş'e giden çalışması, zamanı aşan bir Roma harabesi gibi görkemli, zarif ve hatta yüce bir anıt gibi karşımızdadır. Gibbon, bu çalışmasıyla antik dünyanın, kendi modern zamanıyla olan derin ve özel ilişkisinin izlerini takip etmiş ve Roma dönemi ile Aydınlanma arasında bağ kurmuştur.
Dünyanın en ünlü tarih kitabı kendi efsanevi kurucu mitine sahiptir:
“15 Ekim 1764'te, başkent kalıntıları arasında müzik dinlerken Roma'daydım, yalınayak rahipler Jüpiter tapınağında Vespers'a şarkı söylerken, Roma'nın Gerileme ve Çöküşü'nü yazma fikri aklıma düştü.”
Edward Gibbon neredeyse bu harikulade rivayete kesinlikle karşı çıksa da onun Gerileyiş ve Çöküş'e giden çalışması, zamanı aşan bir Roma harabesi gibi görkemli, zarif ve hatta yüce bir anıt gibi karşımızdadır. Gibbon, bu çalışmasıyla antik dünyanın, kendi modern zamanıyla olan derin ve özel ilişkisinin izlerini takip etmiş ve Roma dönemi ile Aydınlanma arasında bağ kurmuştur.