Tiyatro sanatçısı İsmet Ay'ın annesi, hep eski günleri, uzakta kalmış anılarını anlatırmış. İsmet Ay bir gün çıkışmış annesine,
- Neden hep eskileri anlatıyorsun? Söyleyeceğin yeni bir şeyler yok mu?
Annesi şöyle bir bakmış oğluna... Sonra öfkeyle cevap vermiş,
- Benim akılsız oğlum. Hatıralar yaşlıların bastonudur!
Ben İsmet Ay'ın annesi gibi olduğumu sanmıyorum.
Beni yarın, dünden daha çok çekiyor.
Ama "Kökü mazide olan bir ati"nin değerinin de farkındayım.
"Eski şeyleri bilerek yeni şeyler söylemek lazım" diyorum kendimce. Ve dikkat ediyorum.
Benden daha genç meslektaşlarımla birlikte olduğum zaman ve sohbet ederken, bazen 10 yıl öncesi bile onlara uzak tarih gibi geliyor.
Sanki Celal Bayar veya İsmet İnönü tarih öncesinde yaşadılar. Sanki Turgut Özal, çok uzak geçmişin anılarında... Sanki Kemal Tahir ile Refik Halit arasında kuşak farkı yoktu.
Habsburg'ların Kanuni dönemindeki elçisi Baron Bousbeq, "Türkler tarih kavramına soyut bakarlar. Bir Süleyman'dan söz edildiğinde, bunun Hazreti Süleyman mı, yoksa Padişah Süleyman mı olduğunu anlayamazsınız, " der. Sabah'a haftada bir Rüzgar Gibi Geçti'yi yazarken, bunları düşündüm hep. Bu ne bir anılar, ne de yakın tarih denemesi. Hatırlananlar ve okunanlarla yapılmış, medyatik bir türlü yemeği olacak bu yazılar. Yine İsmet Ay'ın annesine dönelim... Bir düğünde, damatla gelin için "Aynı yastıkta kocasınlar, " diyormuş davetliler. İsmet Ay'ın annesi müdahale etmiş. "Önemli olan bir yastıkta kocamak değil, bir yastıkta ayni rüyayı görmek, " demiş. Acaba hepimiz ayni rüyayı gördük mü geçen yıllarda?
Tiyatro sanatçısı İsmet Ay'ın annesi, hep eski günleri, uzakta kalmış anılarını anlatırmış. İsmet Ay bir gün çıkışmış annesine,
- Neden hep eskileri anlatıyorsun? Söyleyeceğin yeni bir şeyler yok mu?
Annesi şöyle bir bakmış oğluna... Sonra öfkeyle cevap vermiş,
- Benim akılsız oğlum. Hatıralar yaşlıların bastonudur!
Ben İsmet Ay'ın annesi gibi olduğumu sanmıyorum.
Beni yarın, dünden daha çok çekiyor.
Ama "Kökü mazide olan bir ati"nin değerinin de farkındayım.
"Eski şeyleri bilerek yeni şeyler söylemek lazım" diyorum kendimce. Ve dikkat ediyorum.
Benden daha genç meslektaşlarımla birlikte olduğum zaman ve sohbet ederken, bazen 10 yıl öncesi bile onlara uzak tarih gibi geliyor.
Sanki Celal Bayar veya İsmet İnönü tarih öncesinde yaşadılar. Sanki Turgut Özal, çok uzak geçmişin anılarında... Sanki Kemal Tahir ile Refik Halit arasında kuşak farkı yoktu.
Habsburg'ların Kanuni dönemindeki elçisi Baron Bousbeq, "Türkler tarih kavramına soyut bakarlar. Bir Süleyman'dan söz edildiğinde, bunun Hazreti Süleyman mı, yoksa Padişah Süleyman mı olduğunu anlayamazsınız, " der. Sabah'a haftada bir Rüzgar Gibi Geçti'yi yazarken, bunları düşündüm hep. Bu ne bir anılar, ne de yakın tarih denemesi. Hatırlananlar ve okunanlarla yapılmış, medyatik bir türlü yemeği olacak bu yazılar. Yine İsmet Ay'ın annesine dönelim... Bir düğünde, damatla gelin için "Aynı yastıkta kocasınlar, " diyormuş davetliler. İsmet Ay'ın annesi müdahale etmiş. "Önemli olan bir yastıkta kocamak değil, bir yastıkta ayni rüyayı görmek, " demiş. Acaba hepimiz ayni rüyayı gördük mü geçen yıllarda?