Sabır Taşı, Sadık Çubek'in iki eksen üzerinde yürüyen, etkileyici romanı. Ahmed Ağa, A Seyit Meluç'la sohbette, çekişmede; o kiralık odalardan birinde, diğer kiracıların hayatlarının içinde, onların ve kendi hayatının bu dünyadaki hâlini bulmaya çalışıyor. Cihan Sultan'ın, Gevher'in, Kakol Zeri'nin, Belkıs'ın ve diğerlerinin insani hikâyelerini öğreniyoruz böylece. Kuralların, inanışların, bağnazlığın, insana neler yaptığının, en çok da insanın insana ettiğinin hikâyesi bu.
Sadık Çubek bu derin romanın içinde, Sasaniler'den, eski metinlerden, mesellerden diyaloglar yazdırıyor Ahmed Ağa'ya. Ahmed Ağa, Sadi'den, Kelile ve Dimne'den okuyor. Kadim hikâyelerden ilham alıyor. Yaradılışa ve varoluşa ait başka şeyler söylüyor. İyice bak canım kardeşim, bu şehir karanlıklar şehridir. Sen ne olsa benim sabır taşımsın. Sonunda ya sen çatlamalısın ya da ben.
Sabır Taşı, Sadık Çubek'in iki eksen üzerinde yürüyen, etkileyici romanı. Ahmed Ağa, A Seyit Meluç'la sohbette, çekişmede; o kiralık odalardan birinde, diğer kiracıların hayatlarının içinde, onların ve kendi hayatının bu dünyadaki hâlini bulmaya çalışıyor. Cihan Sultan'ın, Gevher'in, Kakol Zeri'nin, Belkıs'ın ve diğerlerinin insani hikâyelerini öğreniyoruz böylece. Kuralların, inanışların, bağnazlığın, insana neler yaptığının, en çok da insanın insana ettiğinin hikâyesi bu.
Sadık Çubek bu derin romanın içinde, Sasaniler'den, eski metinlerden, mesellerden diyaloglar yazdırıyor Ahmed Ağa'ya. Ahmed Ağa, Sadi'den, Kelile ve Dimne'den okuyor. Kadim hikâyelerden ilham alıyor. Yaradılışa ve varoluşa ait başka şeyler söylüyor. İyice bak canım kardeşim, bu şehir karanlıklar şehridir. Sen ne olsa benim sabır taşımsın. Sonunda ya sen çatlamalısın ya da ben.