15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık bir yıl kadar sonra yaşanan bu hikâyede herkes kendinden bir şey bulacak ve kendine bir pay çıkaracak. Ömürlerinde ilk defa âşık olan iki genç, bu aşkı güzel bir izdivaç ile süslemek isteyen iki tertemiz kalp ve aralarına set çeken 15 Temmuz darbe girişiminin kırıntıları… Her şey bir konferans ile başladı ve başka bir konferans ile son buldu. Atama bekleyen bir edebiyat öğretmeninin hikâyesi.
Rivayet edilir ki çok eski zamanda bir köyde üç kör yaşarmış. Bu köye bir gün bir fil getirmişler. Bu üç köre de “Bu nedir?” diye sormuşlar. Körlerden biri filin bacağını tutmuş, diğeri kulağını tutmuş, üçüncüsü de dişini tutmuş. Filin bacağını tutan “Bu, olsa olsa sütun gibi bir şey.” demiş, kulağını tutan “Bu, yüzeyi yumuşak fakat içi sert halı gibi bir şey.” demiş, filin dişini tutan kör de “Bu tuttuğum olsa olsa ucu sivri bir kazık.” demiş. Şimdi, bu üç körden hiçbiri fili tarif edemedi. Niçin? Çünkü filin tamamını göremediler, fili parça hâlinde gördüler. İşte İslam âleminin içinde bulunduğu durum aynen böyledir: Tüm İslami tarikatlar, cemaatler, kurum ve kuruluşlar kendi yaptıklarının İslam'ın özü ve hakikati olduğunu sanıyor; hâlbuki hiçbiri İslam'ın sadece bir parçasıyla uğraştığını, oyalandığını bilmiyor. Belki biliyor ama menfaatleri gereği bilmezden geliyor. Kimisi sadece tasavvuf cephesini ele alıyor, kimisi sadece zikir cephesini ele alıyor, kimisi ilim cephesini ele alıyor, kimisi de sadece cihat cephesini ele alıyor. Hepsi İslam'ın bir parçası ama tamamı değil. Mesele, İslam'ın tamamını ele almak.
15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık bir yıl kadar sonra yaşanan bu hikâyede herkes kendinden bir şey bulacak ve kendine bir pay çıkaracak. Ömürlerinde ilk defa âşık olan iki genç, bu aşkı güzel bir izdivaç ile süslemek isteyen iki tertemiz kalp ve aralarına set çeken 15 Temmuz darbe girişiminin kırıntıları… Her şey bir konferans ile başladı ve başka bir konferans ile son buldu. Atama bekleyen bir edebiyat öğretmeninin hikâyesi.
Rivayet edilir ki çok eski zamanda bir köyde üç kör yaşarmış. Bu köye bir gün bir fil getirmişler. Bu üç köre de “Bu nedir?” diye sormuşlar. Körlerden biri filin bacağını tutmuş, diğeri kulağını tutmuş, üçüncüsü de dişini tutmuş. Filin bacağını tutan “Bu, olsa olsa sütun gibi bir şey.” demiş, kulağını tutan “Bu, yüzeyi yumuşak fakat içi sert halı gibi bir şey.” demiş, filin dişini tutan kör de “Bu tuttuğum olsa olsa ucu sivri bir kazık.” demiş. Şimdi, bu üç körden hiçbiri fili tarif edemedi. Niçin? Çünkü filin tamamını göremediler, fili parça hâlinde gördüler. İşte İslam âleminin içinde bulunduğu durum aynen böyledir: Tüm İslami tarikatlar, cemaatler, kurum ve kuruluşlar kendi yaptıklarının İslam'ın özü ve hakikati olduğunu sanıyor; hâlbuki hiçbiri İslam'ın sadece bir parçasıyla uğraştığını, oyalandığını bilmiyor. Belki biliyor ama menfaatleri gereği bilmezden geliyor. Kimisi sadece tasavvuf cephesini ele alıyor, kimisi sadece zikir cephesini ele alıyor, kimisi ilim cephesini ele alıyor, kimisi de sadece cihat cephesini ele alıyor. Hepsi İslam'ın bir parçası ama tamamı değil. Mesele, İslam'ın tamamını ele almak.