Çağdaş İran Edebiyatının ünlü edebiyatçılarından olan Sadık Çubek, eserlerinde kullandığı dil ile önemli bir çıkış yapmıştır. Onun kullandığı dil yerel toplum diliyle dönemin sorunlarını anlatımında kullandığı gerçekçilik, öykülerinde bahsettiği halkın içinden şahsiyetlerin çoğu zaman katiller, hırsızlar, suçlular olmasındaki cesurluğu nedeniyle büyük dikkat çekmiştir. Çubek, kullandığı dil ve edebi yaklaşımıyla çağdaş İran edebiyatını ve özelikle de öykücülüğünü derinden etkilemiş, eserleri birçok dile çevrilmiştir.
Çubek, 1945 – 1974 yılları arasında toplumsal mücadele içinde yer almış ve ilk olarak Londra daha sonra da yaşamının sonuna kadar ABD'de yaşamayı tercih etmiştir. ABD'de 1998 yılında ömrü sonlandığında cesedinin yakılmasını istemiş ve yaşam biçimi olarak gelenekselliğe ve tabulara karşı olan anlayışını yine yaşadığı toplumun değerlerine ters düşecek şekilde yakılmasını isteyerek noktalamıştır.
Yazarın çocukluk yılları İran Meşrutiyet Devrimi yıllarına denk gelmektedir. Eserlerinde realizmden natüralizme doğru giden bir çizgi izlemiş, öykülerinde halkın diline yakın olmayı tercih etmiştir. Bu acımasız ve karanlıklarla dolu dünyayı her yönüyle ortaya koymak Sadık Çûbek'in en önemli özelliğidir. Onun edebiyat dünyasındaki karakterler karanlık ve kokuşmuş bir dünyanın insanlarıdır ve onlar ümitsizliğin, bozukluğun, cehaletin, heva ve heveslerinin pençesindedirler. Aslında Çûbek'in bu karamsar edebiyat atmosferi kendine özgü yapısıyla içinde bir tür kara mizah barındırmaktadır. Çubek'in öykülerinde yer alan bu kara mizah aynı zamanda onun edebiyatının dinamik yapısını oluşturmaktadır.
Çağdaş İran Edebiyatının ünlü edebiyatçılarından olan Sadık Çubek, eserlerinde kullandığı dil ile önemli bir çıkış yapmıştır. Onun kullandığı dil yerel toplum diliyle dönemin sorunlarını anlatımında kullandığı gerçekçilik, öykülerinde bahsettiği halkın içinden şahsiyetlerin çoğu zaman katiller, hırsızlar, suçlular olmasındaki cesurluğu nedeniyle büyük dikkat çekmiştir. Çubek, kullandığı dil ve edebi yaklaşımıyla çağdaş İran edebiyatını ve özelikle de öykücülüğünü derinden etkilemiş, eserleri birçok dile çevrilmiştir.
Çubek, 1945 – 1974 yılları arasında toplumsal mücadele içinde yer almış ve ilk olarak Londra daha sonra da yaşamının sonuna kadar ABD'de yaşamayı tercih etmiştir. ABD'de 1998 yılında ömrü sonlandığında cesedinin yakılmasını istemiş ve yaşam biçimi olarak gelenekselliğe ve tabulara karşı olan anlayışını yine yaşadığı toplumun değerlerine ters düşecek şekilde yakılmasını isteyerek noktalamıştır.
Yazarın çocukluk yılları İran Meşrutiyet Devrimi yıllarına denk gelmektedir. Eserlerinde realizmden natüralizme doğru giden bir çizgi izlemiş, öykülerinde halkın diline yakın olmayı tercih etmiştir. Bu acımasız ve karanlıklarla dolu dünyayı her yönüyle ortaya koymak Sadık Çûbek'in en önemli özelliğidir. Onun edebiyat dünyasındaki karakterler karanlık ve kokuşmuş bir dünyanın insanlarıdır ve onlar ümitsizliğin, bozukluğun, cehaletin, heva ve heveslerinin pençesindedirler. Aslında Çûbek'in bu karamsar edebiyat atmosferi kendine özgü yapısıyla içinde bir tür kara mizah barındırmaktadır. Çubek'in öykülerinde yer alan bu kara mizah aynı zamanda onun edebiyatının dinamik yapısını oluşturmaktadır.