Muhammed Bahaeddin Nakşbend Hazretlerinin Orta Asya'da Kur'an ve Sünnet çizgisinde tesis ettiği tasavvuf anlayışı zamanla Anadolu, Balkanlar, Hindistan ve Orta Doğu ülkelerine yayılmış ve bu sayede İslamiyet'in manevi boyutu geniş kitlelere ulaştırılmıştır. Onun yaptığı belki de en önemli iş, tasavvuf ile dinin zahiri ilimlerini, bir diğer ifadeyle sufiler ile ulemayı ya da tekke ile medreseyi bir birinden ayrı, hatta rakip olarak gören anlayışı reddetmiş din alimlerine büyük bir saygı göstermiş olmasıdır. Bu sayede, temellerini attığı tarikat İslami kuralarla ve Sünni anlayışa bağlı olan yapısını hiç bozmadan asırlarca devam ettirebilmiş ve yanlış akımların zararlı tesirlerinden büyük ölçüde korunabilmiştir.
Muhammed Bahaeddin Nakşbend Hazretlerinin Orta Asya'da Kur'an ve Sünnet çizgisinde tesis ettiği tasavvuf anlayışı zamanla Anadolu, Balkanlar, Hindistan ve Orta Doğu ülkelerine yayılmış ve bu sayede İslamiyet'in manevi boyutu geniş kitlelere ulaştırılmıştır. Onun yaptığı belki de en önemli iş, tasavvuf ile dinin zahiri ilimlerini, bir diğer ifadeyle sufiler ile ulemayı ya da tekke ile medreseyi bir birinden ayrı, hatta rakip olarak gören anlayışı reddetmiş din alimlerine büyük bir saygı göstermiş olmasıdır. Bu sayede, temellerini attığı tarikat İslami kuralarla ve Sünni anlayışa bağlı olan yapısını hiç bozmadan asırlarca devam ettirebilmiş ve yanlış akımların zararlı tesirlerinden büyük ölçüde korunabilmiştir.