Anadolu eski çağlarının yetiştirdiği en gerçekçi, en kuşkucu, en sivri dilli yazar olan Samsatlı Lukianos, edebiyat tarihindeki ilk bilimkurgu eserin de yaratıcısıdır.
İ.S. 2. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Lukianos, Suriye'nin Kommagene ilinin başkenti Samosata'da doğmuştur. Samosata'ya biz bugün Samsat diyoruz, Malatya ilinin küçük bir kasabasıdır. (...) Lukianos'un başlıca yapıtları, insan ruhunun kötü yanlarını eleştirmek, ilkçağın birçok tanrılar kabul eden dininin çürüklüğünü, anlamsızlığını göstermek için yazılmıştır. Anadili olmadığı halde Yunancayı çok temiz yazarmış. (...) Lukianos'tan bize seksen üç yapıt kalmıştır; kimi küçücük, kimi büyükçe olan bu yazıların içine kendisinin olmayanlar da karışmıştır. Belki bir gün bütün yapıtları Türkçeye çevrilir; ben şimdilik bazılarını almayı yeter buldum.
Nurullah Ataç
Samsatlı Lukianos karşımıza benzersiz bir kaynak olarak çıkar: hem bize eskil Yunan evreni konusunda olguları özünden kavratıcı bilgiler verir, hem bu ekinin içinden olan, ama ona dışarıdan bakmasını da bilen bir yazar olarak, onun temel değerlerini tartışma konusu eder, boşluklarını, aksaklıklarını gözler önüne serer. En büyük tanrı Zeus'tan en büyük ozan Homeros'a kadar tüm üstün varlıkların özellikle zayıf yanlarını ve tutarsızlıklarını sergileyip alaya alır.
Lukianos çevirisinden yedi sekiz sayfa okuduktan sonra, onda hem kanlı canlı bir konuşma dilinin akıcılığını, hem özenli bir yazı dilinin açıklığını buluyor, “Bir yazar ancak bu kadar kendine yakın bir çevirmen bulabilir,” diye düşünüyoruz. Neden? Malatya kökenli Lukianos'la Adana ve Maraş kökenli Ataç arasında yüzyıllar ve diller üzerinden bir hemşerilik mi söz konusu? Yoksa, gene diller ve yüzyıllar üzerinden, iki kardeş düşüncenin ve iki kardeş biçemin birbirini bulması mı? Sanırım, her ikisi de.
Tahsin Yücel
Anadolu eski çağlarının yetiştirdiği en gerçekçi, en kuşkucu, en sivri dilli yazar olan Samsatlı Lukianos, edebiyat tarihindeki ilk bilimkurgu eserin de yaratıcısıdır.
İ.S. 2. yüzyılın ortalarında yaşamış olan Lukianos, Suriye'nin Kommagene ilinin başkenti Samosata'da doğmuştur. Samosata'ya biz bugün Samsat diyoruz, Malatya ilinin küçük bir kasabasıdır. (...) Lukianos'un başlıca yapıtları, insan ruhunun kötü yanlarını eleştirmek, ilkçağın birçok tanrılar kabul eden dininin çürüklüğünü, anlamsızlığını göstermek için yazılmıştır. Anadili olmadığı halde Yunancayı çok temiz yazarmış. (...) Lukianos'tan bize seksen üç yapıt kalmıştır; kimi küçücük, kimi büyükçe olan bu yazıların içine kendisinin olmayanlar da karışmıştır. Belki bir gün bütün yapıtları Türkçeye çevrilir; ben şimdilik bazılarını almayı yeter buldum.
Nurullah Ataç
Samsatlı Lukianos karşımıza benzersiz bir kaynak olarak çıkar: hem bize eskil Yunan evreni konusunda olguları özünden kavratıcı bilgiler verir, hem bu ekinin içinden olan, ama ona dışarıdan bakmasını da bilen bir yazar olarak, onun temel değerlerini tartışma konusu eder, boşluklarını, aksaklıklarını gözler önüne serer. En büyük tanrı Zeus'tan en büyük ozan Homeros'a kadar tüm üstün varlıkların özellikle zayıf yanlarını ve tutarsızlıklarını sergileyip alaya alır.
Lukianos çevirisinden yedi sekiz sayfa okuduktan sonra, onda hem kanlı canlı bir konuşma dilinin akıcılığını, hem özenli bir yazı dilinin açıklığını buluyor, “Bir yazar ancak bu kadar kendine yakın bir çevirmen bulabilir,” diye düşünüyoruz. Neden? Malatya kökenli Lukianos'la Adana ve Maraş kökenli Ataç arasında yüzyıllar ve diller üzerinden bir hemşerilik mi söz konusu? Yoksa, gene diller ve yüzyıllar üzerinden, iki kardeş düşüncenin ve iki kardeş biçemin birbirini bulması mı? Sanırım, her ikisi de.
Tahsin Yücel