Yarası kolay kapanan olaylar zamanla unutulur gider. İleride anımsatıldığında yarası derin olmadığı için; “Aman canım, geldi geçti.“ deriz. Bazı olayların yarası o kadar derindedir ki, kimse anımsatmasa da yaşayanın belleğine kara saplı bir bıçakla kazınmıştır. Hiçbir şey onu bellekten söküp atamaz... 12 Mart 1971 öncesi ve sonrası 68 kuşağıyla, 12 Eylül öncesi ve sonrası 78 kuşağının yaşadıkları, çektiği acılar, işkenceler, öldürülenlerin geride bıraktıkları anılar bu tür yaralardır. İleride Türkiye tarihini adam gibi yazanlar bu iki darbeyi “İlerici, devrimci, halkçı, sosyalist Türk Gençliğinin kırım yılları“ olarak anlatacaklar, emperyalistlerin güdümündeki darbecilerle, onlara uşaklık eden sivil yöneticileri ise bu kanlı kırımın sorumluları olarak suçlu sandalyesine oturtacaklardır. Halkı için, halkının çıkarları için, ülkesinin bağımsızlığı için bir takım ilkeleri benimsemiş ve bu ilkeler için gerekirse kelle vermeyi göze almış insan, sonunda amacına ulaşamasa da her türlü saygıya layıktır. Tarih bu kişilikteki kahramanlarca yazılır. Sait Türen, bu kitabında 78 kuşağını, daha doğrusu anılarından yola çıkarak kendi kuşağını anlatıyor. Kitabı okurken onu, arkadaşlarını, yaşadıkları olaylardaki davranışlarını doğru değerlendirmenizi, o kuşağın yenilgisinin ülkemiz insanına nelere mal olduğunu düşünmenizi öneririm. Bir kitap yazmak zordur. Ondan daha zoru ise kelle koltukta halkının çıkarları için mücadele edebilmektir. Sarı'yı okuyup bitirince çoğunuzun benim gibi düşüneceğine içtenlikle inanıyor, 68 ve 78 kuşağının anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Saadettin Öztürk-, Gazeteci, Yazar
Yarası kolay kapanan olaylar zamanla unutulur gider. İleride anımsatıldığında yarası derin olmadığı için; “Aman canım, geldi geçti.“ deriz. Bazı olayların yarası o kadar derindedir ki, kimse anımsatmasa da yaşayanın belleğine kara saplı bir bıçakla kazınmıştır. Hiçbir şey onu bellekten söküp atamaz... 12 Mart 1971 öncesi ve sonrası 68 kuşağıyla, 12 Eylül öncesi ve sonrası 78 kuşağının yaşadıkları, çektiği acılar, işkenceler, öldürülenlerin geride bıraktıkları anılar bu tür yaralardır. İleride Türkiye tarihini adam gibi yazanlar bu iki darbeyi “İlerici, devrimci, halkçı, sosyalist Türk Gençliğinin kırım yılları“ olarak anlatacaklar, emperyalistlerin güdümündeki darbecilerle, onlara uşaklık eden sivil yöneticileri ise bu kanlı kırımın sorumluları olarak suçlu sandalyesine oturtacaklardır. Halkı için, halkının çıkarları için, ülkesinin bağımsızlığı için bir takım ilkeleri benimsemiş ve bu ilkeler için gerekirse kelle vermeyi göze almış insan, sonunda amacına ulaşamasa da her türlü saygıya layıktır. Tarih bu kişilikteki kahramanlarca yazılır. Sait Türen, bu kitabında 78 kuşağını, daha doğrusu anılarından yola çıkarak kendi kuşağını anlatıyor. Kitabı okurken onu, arkadaşlarını, yaşadıkları olaylardaki davranışlarını doğru değerlendirmenizi, o kuşağın yenilgisinin ülkemiz insanına nelere mal olduğunu düşünmenizi öneririm. Bir kitap yazmak zordur. Ondan daha zoru ise kelle koltukta halkının çıkarları için mücadele edebilmektir. Sarı'yı okuyup bitirince çoğunuzun benim gibi düşüneceğine içtenlikle inanıyor, 68 ve 78 kuşağının anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Saadettin Öztürk-, Gazeteci, Yazar