Fransız Generali Guro 1930 yılında Çanakkale'de ölüleri için açılan abide için geldiğinde Mehmetçiğin şefkat ve merhametini şöyle anlatır: "Yine süngü harbi geç vakitlere kadar devam etmiş; ortalık kararınca anlaşma yapılarak ve savaş alanında kalan yaralı ve ölülerin toplanmasına başlanmıştı. Yaralı ve ölüler arasında dolaşıyorduk. Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü hücumunda çok zayiat vermişlerdi.
Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor bir Türk askeri gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıp kanlarını temizliyordu. Hemen bir tercüman çağırıp sordum: "Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: "Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı bir şeyler söyledi. Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki o kurtulup anasının yanına dönsün." Bu asil duygular karşısında hüngür hüngür ağladım..."
Fransız Generali Guro 1930 yılında Çanakkale'de ölüleri için açılan abide için geldiğinde Mehmetçiğin şefkat ve merhametini şöyle anlatır: "Yine süngü harbi geç vakitlere kadar devam etmiş; ortalık kararınca anlaşma yapılarak ve savaş alanında kalan yaralı ve ölülerin toplanmasına başlanmıştı. Yaralı ve ölüler arasında dolaşıyorduk. Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü hücumunda çok zayiat vermişlerdi.
Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor bir Türk askeri gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıp kanlarını temizliyordu. Hemen bir tercüman çağırıp sordum: "Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: "Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı bir şeyler söyledi. Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki o kurtulup anasının yanına dönsün." Bu asil duygular karşısında hüngür hüngür ağladım..."