"Ama düşünmez misiniz?" diye sordu Bayan Williams utanarak, "Düşünmez misiniz Bayan Westmacott, kadının da kendine ait bir görevi olduğunu?"
Evin hanımı büyük bir gürültüyle halterlerini yere bıraktı. "Eski boş laflar!" diye bağırdı, "Eski slogan! Nedir kadına ayrılan bu görev? Öylesine hakir, öylesine kaba, öylesine ruhu öldüren, aşağılık bir şey ki başka hiç kimse buna tenezzül etmez. Kadının görevi işte bu! Ve bu kısıtlamaları kim ona kabul ettirdi? Bu dar alana onu kim tıktı? Vahiy miydi? Doğa mıydı? Hayır, en büyük düşmandı o. O erkekti."
"Ah harika, halacığım!" diye ağır ağır konuştu yeğeni.
"Öyleydi, Charles. Sendin ve dostlarındı. Diyorum ki kadın, erkeğin bencilliğinin devasa bir anıtıdır. Bütün bu övünülen kibarlık nedir, bu ince sözler ve müphem ifadeler? Sınamak istediğimizde nerededirler? Göreceli olarak da olsa erkek, bir kadına yardımcı olmak için her şeyi yapar. Elbette. Ya cebine dokunulduğunda bu nasıl işler? O zaman kibarlığı nerededir? Ehliyet kazanması için doktorlar ona yardım ederler mi? Baroya kayıt olması için avukatlar ona yardım ederler mi? Ruhban sınıfı ona kilisede müsamaha gösterir mi? Zavallı kadını görevine yollayın! Onun görevine. Erkekler yemliğin etrafındaki domuzlar gibi altını yoklarken onlara müdahale etmemek, işte erkekler kadının görevini böyle görüyor. Burada oturup alay edebilirsin Charles kurbanına bakarken ama doğru olduğunu biliyorsun, her kelimemin."
Doyle bu eserinde kadın haklarını savunmaktadır. Şehrin uzağındaki bir yerleşim yerinde yaşayan üç ailenin birbirlerine etki ederek yaşadıkları olaylar, kadınlar ve onların haklarının temel alınarak işlendiği bu eserde resmediliyor. Doyle, sigara ve içki içen, kısa etek giyen, bisiklet kullanan özgür kadınların o dönem için yadırganacak tüm bu davranışlarını kucaklamasa da sempati gösteriyor ve çağın düşüncesinin aksine haklarını arayan bu kadınların arkasında duruyor.
(Tanıtım Bülteninden)
"Ama düşünmez misiniz?" diye sordu Bayan Williams utanarak, "Düşünmez misiniz Bayan Westmacott, kadının da kendine ait bir görevi olduğunu?"
Evin hanımı büyük bir gürültüyle halterlerini yere bıraktı. "Eski boş laflar!" diye bağırdı, "Eski slogan! Nedir kadına ayrılan bu görev? Öylesine hakir, öylesine kaba, öylesine ruhu öldüren, aşağılık bir şey ki başka hiç kimse buna tenezzül etmez. Kadının görevi işte bu! Ve bu kısıtlamaları kim ona kabul ettirdi? Bu dar alana onu kim tıktı? Vahiy miydi? Doğa mıydı? Hayır, en büyük düşmandı o. O erkekti."
"Ah harika, halacığım!" diye ağır ağır konuştu yeğeni.
"Öyleydi, Charles. Sendin ve dostlarındı. Diyorum ki kadın, erkeğin bencilliğinin devasa bir anıtıdır. Bütün bu övünülen kibarlık nedir, bu ince sözler ve müphem ifadeler? Sınamak istediğimizde nerededirler? Göreceli olarak da olsa erkek, bir kadına yardımcı olmak için her şeyi yapar. Elbette. Ya cebine dokunulduğunda bu nasıl işler? O zaman kibarlığı nerededir? Ehliyet kazanması için doktorlar ona yardım ederler mi? Baroya kayıt olması için avukatlar ona yardım ederler mi? Ruhban sınıfı ona kilisede müsamaha gösterir mi? Zavallı kadını görevine yollayın! Onun görevine. Erkekler yemliğin etrafındaki domuzlar gibi altını yoklarken onlara müdahale etmemek, işte erkekler kadının görevini böyle görüyor. Burada oturup alay edebilirsin Charles kurbanına bakarken ama doğru olduğunu biliyorsun, her kelimemin."
Doyle bu eserinde kadın haklarını savunmaktadır. Şehrin uzağındaki bir yerleşim yerinde yaşayan üç ailenin birbirlerine etki ederek yaşadıkları olaylar, kadınlar ve onların haklarının temel alınarak işlendiği bu eserde resmediliyor. Doyle, sigara ve içki içen, kısa etek giyen, bisiklet kullanan özgür kadınların o dönem için yadırganacak tüm bu davranışlarını kucaklamasa da sempati gösteriyor ve çağın düşüncesinin aksine haklarını arayan bu kadınların arkasında duruyor.
(Tanıtım Bülteninden)