Bu kitap, İpek Duben'in 2003'te seminer olarak başlayan ve altı ay atölyesinde workshop olarak sürdürdüğü bir çalışmasına dayanmaktadır. Duben, öğrencileriyle gerçekleştirdiği bu araştırmanın esas amacının, Türkiye'de çağdaş sanatta 1960'ların ikinci yarısı ile 70'lerde görülen ve 80'li yıllarda yaygınlaşan kırılmaları 90'larda ve 2000'li yıllarda çalışmalarında sürdüren sanatçıları mercek altına almak olduğunu ifade ediyor. Bunu yaparken de izlenen yöntemin, postmodern pratiklerin dayandığı teorik temelleri bilerek, modernizmden geçişleri doğru anlamak ve değerlendirmek olduğunu vurguluyor. Türkiye'de 80'li yıllar, çağdaş sanatın pratiği açısından değerlendirilecek olursa, yeni okumalara açık bir dönem olarak görülebilir. Nitekim, 1970'lerin sonu ve 80'li yıllar boyunca sanatçıların kişisel değişim serüvenleri, dönemin siyasal ortamına paralel biçimde birbirinden kopuk ve bağımsız olarak çalışmalarında gözlemlenebilirken, çağdaş sanatımızda gerçek anlamda bir değişim ve evrilmenin göstergeleri şeklinde tanımlanabilir. Bu sanatçıların 80'lerin sanat ortamında yeni bir sanatsal açılımla birlikte yeni bir dil oluşturduklarını da söyleyebiliriz. Bu çalışma, ülkemizde çağdaş sanatın kapsamlı dökümünü gösteren, örneklerin izlenebildiği bir müzenin bulunmayışı, yazılı ve görsel arşivin dağınık olması, sanatçılara ulaşmanın güçlükleri, görsel belgelerin eksikliği ve buna benzer birçok nedenden dolayı oldukça zor koşullar altında yapıldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları olarak Seksenlerde Türkiye'de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar adlı bu çalışmanın Türkiye'deki çağdaş sanatı tanıtma konusunda bir başvuru kitabı olacağına inanıyoruz.
Bu kitap, İpek Duben'in 2003'te seminer olarak başlayan ve altı ay atölyesinde workshop olarak sürdürdüğü bir çalışmasına dayanmaktadır. Duben, öğrencileriyle gerçekleştirdiği bu araştırmanın esas amacının, Türkiye'de çağdaş sanatta 1960'ların ikinci yarısı ile 70'lerde görülen ve 80'li yıllarda yaygınlaşan kırılmaları 90'larda ve 2000'li yıllarda çalışmalarında sürdüren sanatçıları mercek altına almak olduğunu ifade ediyor. Bunu yaparken de izlenen yöntemin, postmodern pratiklerin dayandığı teorik temelleri bilerek, modernizmden geçişleri doğru anlamak ve değerlendirmek olduğunu vurguluyor. Türkiye'de 80'li yıllar, çağdaş sanatın pratiği açısından değerlendirilecek olursa, yeni okumalara açık bir dönem olarak görülebilir. Nitekim, 1970'lerin sonu ve 80'li yıllar boyunca sanatçıların kişisel değişim serüvenleri, dönemin siyasal ortamına paralel biçimde birbirinden kopuk ve bağımsız olarak çalışmalarında gözlemlenebilirken, çağdaş sanatımızda gerçek anlamda bir değişim ve evrilmenin göstergeleri şeklinde tanımlanabilir. Bu sanatçıların 80'lerin sanat ortamında yeni bir sanatsal açılımla birlikte yeni bir dil oluşturduklarını da söyleyebiliriz. Bu çalışma, ülkemizde çağdaş sanatın kapsamlı dökümünü gösteren, örneklerin izlenebildiği bir müzenin bulunmayışı, yazılı ve görsel arşivin dağınık olması, sanatçılara ulaşmanın güçlükleri, görsel belgelerin eksikliği ve buna benzer birçok nedenden dolayı oldukça zor koşullar altında yapıldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları olarak Seksenlerde Türkiye'de Çağdaş Sanat: Yeni Açılımlar adlı bu çalışmanın Türkiye'deki çağdaş sanatı tanıtma konusunda bir başvuru kitabı olacağına inanıyoruz.