“Ya insanın yaratılışından bu, ya da ben böyleyim; hep bir şeylerin eksikliğini duyuyordum. […] Anarhay'da geçirdiğim son bir buçuk yılda oğlumun ve karımın özlemine dayanamaz olmuştum. Geceleri gözüme uyku girmiyordu. Samet'in gülümseyişi, tombul bacakları üstünde düşecekmiş gibi duruşu gitmiyordu gözlerimin önünden. Hele o körpe bebek kokusu sanki içime sinmişti.”
Kırgız halkının yaşadığı sancılı süreçleri çeşitli hayat hikâyeleri üzerinden işleyen Aytmatov, bu romanında hızla gelişen teknolojinin halkın yaşamına yansıyan olumsuz etkilerine odaklanıyor. Okur, birbirini seven, talihsiz bir olay sonucu yolları ayrılan ve en sonunda garip bir tesadüfle tekrar karşılaşan iki insanın parçalanmış hayatlarına tanık olurken, dönemin geniş toplumsal manzarasına da çeşitli açılardan bakma imkânı yakalıyor.
“Ya insanın yaratılışından bu, ya da ben böyleyim; hep bir şeylerin eksikliğini duyuyordum. […] Anarhay'da geçirdiğim son bir buçuk yılda oğlumun ve karımın özlemine dayanamaz olmuştum. Geceleri gözüme uyku girmiyordu. Samet'in gülümseyişi, tombul bacakları üstünde düşecekmiş gibi duruşu gitmiyordu gözlerimin önünden. Hele o körpe bebek kokusu sanki içime sinmişti.”
Kırgız halkının yaşadığı sancılı süreçleri çeşitli hayat hikâyeleri üzerinden işleyen Aytmatov, bu romanında hızla gelişen teknolojinin halkın yaşamına yansıyan olumsuz etkilerine odaklanıyor. Okur, birbirini seven, talihsiz bir olay sonucu yolları ayrılan ve en sonunda garip bir tesadüfle tekrar karşılaşan iki insanın parçalanmış hayatlarına tanık olurken, dönemin geniş toplumsal manzarasına da çeşitli açılardan bakma imkânı yakalıyor.