Samipaşa Sezai (1860-1936) İstanbul'da doğdu. Çeşitli Ülkelerde büyükelçi olarak görevalmıştır. Mesleği gereği Ingiliz ve Fransız Edabiyatlarını yakından öğrendi. Önemli eseri olan sergüzeşt 1888 yılında yayınlandıgında işlediği tema nedeniyle saray ve çevresini oldukça rahatsız etmiştir. Bir aşk romanı olan Sergüzeşt, 1880 yıllarının hayat tarzından ve günlük yaşantısından önemli kesitler sunarken, esaret ve hürriyet kavramlarının bir kez daha sorgulanmasını ister bizden.
Sergüzeşt'te esir çerkez kızı Dilber'le, zengin konağın sahibi Celal Beyarasında çok kısa bir zamanda başlayan ve biten aşkın izleri görülür. Yazar, insan ruhunun çaresizlik karşısında takındığı tavrın doğal davranışlarını, güçlü bir duygusal düzlemde okuyucuya başarılı bir şekilde aktarmıştır. O dönemde geçerli olan fedakarlık, güven, dürüstlük ve vatan sevgisi gibi kavramların sancılı göreceliğinin neden olduğu haksızlığa dikkat çeker ...
Roman, küçük esir bir kızın tertemiz aşkını tutkulu bir biçimde işlerken, özellikle aşkın karşı konulmaz yüceliğini anlatması bakımından da tüm dikkatleri üzerinde topluyor ...
Samipaşa Sezai (1860-1936) İstanbul'da doğdu. Çeşitli Ülkelerde büyükelçi olarak görevalmıştır. Mesleği gereği Ingiliz ve Fransız Edabiyatlarını yakından öğrendi. Önemli eseri olan sergüzeşt 1888 yılında yayınlandıgında işlediği tema nedeniyle saray ve çevresini oldukça rahatsız etmiştir. Bir aşk romanı olan Sergüzeşt, 1880 yıllarının hayat tarzından ve günlük yaşantısından önemli kesitler sunarken, esaret ve hürriyet kavramlarının bir kez daha sorgulanmasını ister bizden.
Sergüzeşt'te esir çerkez kızı Dilber'le, zengin konağın sahibi Celal Beyarasında çok kısa bir zamanda başlayan ve biten aşkın izleri görülür. Yazar, insan ruhunun çaresizlik karşısında takındığı tavrın doğal davranışlarını, güçlü bir duygusal düzlemde okuyucuya başarılı bir şekilde aktarmıştır. O dönemde geçerli olan fedakarlık, güven, dürüstlük ve vatan sevgisi gibi kavramların sancılı göreceliğinin neden olduğu haksızlığa dikkat çeker ...
Roman, küçük esir bir kızın tertemiz aşkını tutkulu bir biçimde işlerken, özellikle aşkın karşı konulmaz yüceliğini anlatması bakımından da tüm dikkatleri üzerinde topluyor ...