Kayseri, Tomarza Kale Köyü, 1957 doğumluyum. Köylüyüm ve hayatımda hiç okula gitmedim. İlköğretim okuluna yazıldım. Babam çiftçiydi. İşi gücü, bağı bostanı bahane edip birinci sınıfa hiç başlatmadı beni. Okula göndermedi. “Tarlada işler kalıyor, okuyup da ne olacaksın?” deyip okutmadı…
Evin tek oğluyum, bir de kız kardeşim var. Çocuk yaşlarım, tarlada çapayla, arpa yolmakla geçti. Zamanın şartları öyleydi. Öküzle çift sürdüm, zaman oldu atla çiftçilik yaptık. Yaşıtlarım okula giderken ben tarlaya ya da koyun yaymaya gittim. Koyunlarımız vardı ve çocukluğum onları yaymakla geçti.
Bir şekilde okuyamadım. Elli yedi yaşıma geldim. Okuyamamış olmamın ağır darbesini hâlâ yaşıyorum. Âdeta Erciyes Dağı gibi sırtımda büyük bir kambur var, ağırlığı altında ezildikçe eziliyorum. Babamın cehaletini hâlâ taşıyorum. Bir çocuğu okuldan almak, onun hayatına vurulan en büyük darbedir, bundan daha büyük bir darbe asla olamaz. Başka darbelere inanmıyorum. On üç yaşıma geldiğimde köyden, ailemden habersiz para tedarik edip İstanbul'a kaçtım. İstanbul Gültepe'de, Roman mahallesinde, amcamın oğlunun yanına yerleştim. Hayatım fabrikalarda işçi olarak geçti. Okumayı yazmayı öğrenemeden askere gittim. Kütahya Havacı Birliği'nde, iki ay gece okuluna götürdüler… Alfabeyi çat pat, az da olsa söktüm. Allah vergisi şairliğim var. İçimde öyle büyük bir aşk var ki, beni yaktıkça yakıyor. Bu aşk, ne Emine'nin, ne Fadime'nin, ne de Zeynep'in aşkı… Bu aşk öyle bir aşk ki, sadece ama sadece edebiyat aşkı.
Kayseri, Tomarza Kale Köyü, 1957 doğumluyum. Köylüyüm ve hayatımda hiç okula gitmedim. İlköğretim okuluna yazıldım. Babam çiftçiydi. İşi gücü, bağı bostanı bahane edip birinci sınıfa hiç başlatmadı beni. Okula göndermedi. “Tarlada işler kalıyor, okuyup da ne olacaksın?” deyip okutmadı…
Evin tek oğluyum, bir de kız kardeşim var. Çocuk yaşlarım, tarlada çapayla, arpa yolmakla geçti. Zamanın şartları öyleydi. Öküzle çift sürdüm, zaman oldu atla çiftçilik yaptık. Yaşıtlarım okula giderken ben tarlaya ya da koyun yaymaya gittim. Koyunlarımız vardı ve çocukluğum onları yaymakla geçti.
Bir şekilde okuyamadım. Elli yedi yaşıma geldim. Okuyamamış olmamın ağır darbesini hâlâ yaşıyorum. Âdeta Erciyes Dağı gibi sırtımda büyük bir kambur var, ağırlığı altında ezildikçe eziliyorum. Babamın cehaletini hâlâ taşıyorum. Bir çocuğu okuldan almak, onun hayatına vurulan en büyük darbedir, bundan daha büyük bir darbe asla olamaz. Başka darbelere inanmıyorum. On üç yaşıma geldiğimde köyden, ailemden habersiz para tedarik edip İstanbul'a kaçtım. İstanbul Gültepe'de, Roman mahallesinde, amcamın oğlunun yanına yerleştim. Hayatım fabrikalarda işçi olarak geçti. Okumayı yazmayı öğrenemeden askere gittim. Kütahya Havacı Birliği'nde, iki ay gece okuluna götürdüler… Alfabeyi çat pat, az da olsa söktüm. Allah vergisi şairliğim var. İçimde öyle büyük bir aşk var ki, beni yaktıkça yakıyor. Bu aşk, ne Emine'nin, ne Fadime'nin, ne de Zeynep'in aşkı… Bu aşk öyle bir aşk ki, sadece ama sadece edebiyat aşkı.