Seksenli yılların başında Şerif Mardin'den "Sosyal Değişme" dersini almıştım. Hoca değişmeyi değil, sürekliliği anlatarak başlamıştı derse. "Değişme"ye adeta kutsal bir anlam yükleyen modernleşme kuramlarını okuduğumuz bir dönemde, sürekliliği vurgulayan bir giriş... Ardından sınıfımızda toplumsal sürekliliğin çok bariz bir örneği var deyip susması ve cevabını bizden beklemesi... Bu sürekliliğin benimle ilgili olduğunu hemen anlamıştım. Hoca için başörtüm, nevzuhur bir uygulama değil, toplumsal sürekliliğin bir göstergesiydi. Yani bu topraklarda yaşayanlar yüzyıllardır Müstümandı. Ve kadınlar, dinlerinin gereği olarak örtünmeye devam ediyorlardı. Eğitim ve kentleşmenin dîni uygulamaları ortadan kaldıracağını iddia eden modernleşme ve sekülerleşme teorilerinin hilafına. Böyleydi. Ama ağırlıklı olarak son otuz yıldır yasaklar nedeniyle bir "sorun"a dönüştü başörtüsü. Toplumsal süreklilik vurgusunun yerini bir nevzuhurluk vurgusu aldı.Nazife Şişman "Sınırsız Dünyanın Yeni Sının" metaforu üzerinden küresel bir çerçeve çiziyor Başörtüsü'ne. Kavramsal analizlerinde kullandığı mesafe, içerden tecrübelerin kazandırdığı sağduyu ile birleşiyor. Ve şu tespiti yapıyor:"Başörtüsü sadece başörtüsü değil. Kimliklerin belirlendiği, sınırların çizildiği satıhta bir anlam taşıyıcı. Başörtüsü, sınırsız dünyanın yeni sınırı. Müslüman kadınlar, örtüleriyle sınırsız özgürlüğün tecessüm ettiği bedene sınır çiziyorlar, seküler kamusallığın içinde dinî bir alanın sınırını tahkim ediyorlar. Bazı sınırları çizerken başka bazı sınırları ihlal ediyorlar; laikliğin sınırlarını, seküler kamusallığın sınırlarını zorluyorlar."
Seksenli yılların başında Şerif Mardin'den "Sosyal Değişme" dersini almıştım. Hoca değişmeyi değil, sürekliliği anlatarak başlamıştı derse. "Değişme"ye adeta kutsal bir anlam yükleyen modernleşme kuramlarını okuduğumuz bir dönemde, sürekliliği vurgulayan bir giriş... Ardından sınıfımızda toplumsal sürekliliğin çok bariz bir örneği var deyip susması ve cevabını bizden beklemesi... Bu sürekliliğin benimle ilgili olduğunu hemen anlamıştım. Hoca için başörtüm, nevzuhur bir uygulama değil, toplumsal sürekliliğin bir göstergesiydi. Yani bu topraklarda yaşayanlar yüzyıllardır Müstümandı. Ve kadınlar, dinlerinin gereği olarak örtünmeye devam ediyorlardı. Eğitim ve kentleşmenin dîni uygulamaları ortadan kaldıracağını iddia eden modernleşme ve sekülerleşme teorilerinin hilafına. Böyleydi. Ama ağırlıklı olarak son otuz yıldır yasaklar nedeniyle bir "sorun"a dönüştü başörtüsü. Toplumsal süreklilik vurgusunun yerini bir nevzuhurluk vurgusu aldı.Nazife Şişman "Sınırsız Dünyanın Yeni Sının" metaforu üzerinden küresel bir çerçeve çiziyor Başörtüsü'ne. Kavramsal analizlerinde kullandığı mesafe, içerden tecrübelerin kazandırdığı sağduyu ile birleşiyor. Ve şu tespiti yapıyor:"Başörtüsü sadece başörtüsü değil. Kimliklerin belirlendiği, sınırların çizildiği satıhta bir anlam taşıyıcı. Başörtüsü, sınırsız dünyanın yeni sınırı. Müslüman kadınlar, örtüleriyle sınırsız özgürlüğün tecessüm ettiği bedene sınır çiziyorlar, seküler kamusallığın içinde dinî bir alanın sınırını tahkim ediyorlar. Bazı sınırları çizerken başka bazı sınırları ihlal ediyorlar; laikliğin sınırlarını, seküler kamusallığın sınırlarını zorluyorlar."